Süreç sadece iyi niyetle yürümüyor

10.09.2013 Vatan

Perşembe günü Cemil Bayık’ın “çekilmeyi durduruyoruz” sözleri PKK’ya yakın internet sitelerine düştüğünde iki uç tepkiyle karşılaştık: Bir yanda “aslında öyle dememiştir, Kürtçe’den Türkçe’ye çevirirken yanlış yapılmıştır” veya “aslında öyle demek istememiştir” diyen iyi niyetliler, diğer yanda “gördünüz mü, bu çözüm süreci zaten yalandı” diyenler kötü niyetliler.
Aslında bu sadece Bayık’ın açıklamasıyla sınırlı değil, çözüm süreci başladığından beri benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Bazıları süreç boyunca yaşanan sorunları alabildiğine abartırken, başkaları da her sıkıntıda “endişeye mahal yok, çünkü sorun yok, ortalık sütliman” diyor. Halbuki sürece esas olarak, niyetlerimizden arınmış bir şekilde gerçekçi bir perspektiften bakmaya çalışmalıyız. Türkiye’nin en temel ve çetin sorunu söz konusu. Bunu çözmek tabii ki kolay olmayacak, bir dizi sorun yaşanacak. Dolayısıyla bu sorunları serinkanlı bir şekilde ciddiye alıp çözüm yolları aramak yerine, bunları yok saymak veya ortalığı paniğe vermek yanlış olur ve süreci riske atar.

Panik yapmadan ciddiye almak

Bilindiği gibi, dün KCK tarafından yapılan uzun yazılı açıklamada Bayık’ın sözü doğrulandı ve “ateşkesin sürdüğü ama geri çekilmenin durdurulduğu” ilan edildi. Böylece “iyi niyetliler”in yanılmış olduğu ortaya çıktı. Peki buradan “kötü niyetliler”in haklı çıktığı sonucuna varabilir miyiz? Sanmıyorum. Çünkü süreç bitmiş değil, kolay kolay biteceğe de benzemiyor. Dolayısıyla Bayık’ın sözleri üzerine önerdiğim “Panik yapmadan ciddiye almak gerek” (Cemil Bayık’ın son açıklaması: Panik yapmadan ciddiye almak gerek) yaklaşımını bu sefer de tekrarlamak istiyorum.
Cuma günkü yazıda çekilmenin durmasını neden ciddiye almamız gerektiği ve neden paniğe gerek olmadığı hakkındaki görüşlerimi ayrı ayrı yazmıştım; tekrarlamak istemiyorum. Bugün, hükümet ile PKK arasında doğal olarak varolan, ama süreçle birlikte azaldığını tahmin (veya temenni) ettiğimiz, lakin hiç de öyle olmadığını gördüğümüzü karşılıklı güvensizliğin nasıl aşılabileceği üzerine birkaç şey söylemek istiyorum.

Açığa düşen BDP

Normal şartlarda bu sorunun aşılmasında BDP’ye çok görev düşmesi beklenir. Ancak BDP’nin PKK üzerinde ciddi bir etkisi olmadığını bu son olayda bir kez daha gördük: “Bayık öyle demek istememiştir” diyen Eşbaşkan Selahattin Demirtaş, KCK açıklamasıyla açığa düşmüş oldu. Hal böyle olunca BDP’nin devlet nezdinde çok fazla kredisi olmuyor. Sonuçta ihale dönüp dolaşıp bir kez daha Abdullah Öcalan’a kalıyor.
Birçok kişi gibi ben de bu sürecin en büyük şansının Öcalan olduğunu düşünüyor, onun sürecin merkezine alınmasını doğru buluyorum. Ancak Kürt siyasi hareketinin diğer aktörlerini önemsizleştirip bütün yükü Öcalan’ın sırtına yüklemek çok akılcı bir strateji değil. Üstelik bunu, onun gerek Kürt hareketi, gerekse genel kamuoyuyla iletişimini bu derece sınırlı tutarak yapmaya çalışınca süreç ister istemez sık sık kesintiye uğrayabiliyor.
Dolayısıyla eğer devlet bu süreci, kazasız belasız, Kürt sorununun kalıcı bir çözümüne ulaşacak bir şekilde tamamlamak istiyorsa ya Kürt siyasi hareketi içinde Öcalan dışındaki başka aktörlere daha geniş bir inisiyatif alanı açmak (ki böylesi bir girişime karşı Öcalan’ın tavrı ne olur, belirsiz) ya da Öcalan’ın konumunu, onun deyimiyle “araçsal”dan “stratejik”e taşımak durumunda. Tabii bunu yaparken, kendi üzerine düşen, demokratikleşme paketi gibi ödevleri de yerine getirmesi şart.
Aksi takdirde süreç sahiden tehlikeye girebilir. Böylesine olumsuz bir ihtimalin sadece Türkiye’nin iç barışını değil, aynı zamanda tüm bölgeyi etkileyeceği de ortada. Özetle: Kötü niyetlileri sevindirmek istemiyorsak, sadece iyi niyetle değil aynı zamanda gerçekçi bir şekilde hareket etmek gerekiyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı