Mısır dersleri

05.07.2013 Vatan

Mısır’da hem Ortadoğu’yu, hem Arap, hem de İslam dünyasını birinci derecede ilgilendiren çok hayati şeyler yaşandı, yaşanıyor ve yaşanacağa benziyor. Dolayısıyla ele alınacak çok konu ve söylenecek çok şey var. Fakat önceliği mutlaka askeri darbe olgusuna vermek gerekiyor. Dünyanın hangi köşesinde, ne amaçla ve nasıl yapılırsa yapılsın, seçimle işbaşına gelmiş bir kişi veya hükümeti askeri darbeyle indirmenin hiçbir haklılık payı olamaz. Yani darbeler iyi/kötü diye ayrılamaz, hepsi kötüdür. Demokrasiyi savunan bir kişinin, askeri darbelere kayıtsız şartsız karşı çıkması olmazsa olmazdır. Bu girişin ardından, bir noktanın altını çizmek istiyorum: Mısır üzerine yaptığım değerlendirmelerin hiçbirinin, askeri darbeyi şu ya da bu şekilde/ölçüde meşrulaştırmayla kesinlikle alakası yoktur.

İslamcılar için dersler:
Mursi’nin seçilmesi, dünyanın en eski İslami hareketlerinden olan Müslüman Kardeşler’in (İhvan) ilk kez sandık yoluyla iktidara gelmesi anlamında çok tarihi bir olaydı. Mısır’daki bu değişimin hem Ortadoğu, hem de Arap dünyasındaki dengeleri altüst edeceği muhakkaktı. Nitekim Suriye’deki isyanda da İhvan kilit bir rol oynadı.
Dolayısıyla Mursi’nin (İhvan’ın) iktidar performansı sadece Mısır’ı değil birçok ülke ve hareketi yakından ilgilendiriyordu. Bir yıl içinde ne Mursi, ne de İhvan’ın bu iktidar sınavına hazır olduğu görüldü. Mursi’nin kendisinin de itiraf ettiği hataları ayrıntılandırmaya gerek yok ancak şu başlıkları sıralayabiliriz:
    1)Orduyu kontrol altına aldığı yanılgısı;
    2)Mısır’ın son derece stratejik konumu nedeniyle küresel ve bölgesel güçlerin kendisine desteği hep sürdüreceği yanılgısı;
    3)Kendi tabanının gücüne aşırı güven;
    4)Toplumun muhalif kesimlerinin gücünü fazla önemsememe; buna bağlı olarak çoğulcu bir iktidar yapılanması yerine “çoğunlukçu” bir çizgi tutturma.
Ancak dünya çapındaki İslamcıların, İslami hareketlerin ve onları önemseyenlerin Mısır’dan hareketle esas olarak şu soruyu kendilerine sormaları gerekiyor: İslami hareketler şu ya da bu bölgesel/küresel gücün enstrümanı olmaktan nasıl kurtulabilir?
Dün Radikal’de Fehim Taştekin’in yazısını (http://www.radikal.com.tr/dunya/sahal_el_hayr_general_sisi-1140359) okumuş olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır. Şöyle ki, Mısır’da askeri darbeye ilk ve en açık destek Suudi Arabistan’dan geldi. Öte yandan Mursi’nin devrilmesi, özellikle Batı basınında, bir başka Körfez ülkesinin, Katar’ın yenilgisi olarak yorumlandı. Eğer yapılan bu değerlendirmeler doğruysa, İslamcılık denince akla ilk gelen Mısır İhvanı’nın kaderini kendi gücünden çok bölgesel güçler arasındaki rekabet belirlemiş.
Mısır'daki darbenin dünya genelinde ve Mısır özelinde İslamcılığı güçlendireceği veya zayıflatacağı yolundaki analizler için henüz çok erken olduğunu vurgulayıp, bu bahsi şimdilik noktalayalım.

Türkiye için dersler

Televizyonlardan canlı izlenen Mısır darbesi ülkemizde, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde Türkiye’ye referanslarla ele alındı ve herkes bu kötü olayı, kendi politik hesapları için sonuna kadar sömürmekten çekinmedi. İlkin, CHP’nin bazı milletvekillerinin Mursi’nin başına gelenlerden hareketle Başbakan Erdoğan’a ve AKP hükümetine yolladıkları mesajları ele aldığımızda çok feci bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bu ucuz ve hızlı muhalefetin askeri darbe övgücülüğünden başka anlamı olmadığı ortada.
Karşı taraftaysa askeri darbeye karşı çıkarak kendi demokratlıklarının sağlamasını yapan ve burdan devşirdikleri özgüvenle, o kadar uğraşmalarına rağmen hâlâ cevap veremedikleri Gezi direnişini karalayabileceklerini sananlar var. İlk günlerde haklı olarak “Tahrir ile Taksim kıyaslanamaz” diyenlerin, darbenin Tahrir’de kutlanmasını bahane ederek Gezi direnişçilerini “darbeci” olarak yaftalamaya çalışması da aynı CHP’lilerinki gibi ucuz ve nafile bir çaba olarak kayıtlara geçti.
Hükümetin Mısır konusundaki tavrını yarın tartışacağız ancak şimdilik Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun sözlerinden hareketle, Ankara'nın, Mısır'daki asker güdümlü "geçici" yönetime mesafeli olacağını ama savaş açmayacağını söyleyebiliriz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı