“AKP modeli”ni ihraç etmek mümkün mü?

30.11.2011 Vatan

Türkiye’deki Milli Görüş hareketi, dünyanın dört bir tarafındaki İslamcıların ilgisini çekmiş ve onun gelişimi hep yakından izlenmiştir. FP’nin kapatılmasının ardından yaşanan AKP/SP bölünmesinin de İslamcı hareketler tarafından genellikle üzüntüyle ama aynı zamanda bir merakla karşılandığını söyleyebiliriz. Son 10 yılda, değişik vesilelerle sohbet etme ya da mülakat yapma fırsatı bulduğum Mısırlı, Faslı, Pakistanlı vb. İslamcıların hemen tümünün tercihlerini Necmettin Erbakan’dan yana yaptıklarına tanık oldum: Kendisine derin bir saygı duyuyor, onu Türkiye İslamcılığının tek ve gerçek lideri olarak görüyorlardı. Ne var ki aynı kişiler Erbakan ve onun SP’si hakkında pek bir şey merak etmezken AKP ile Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül hakkında peş peşe sorular yöneltiyorlardı.

Farklı ülkelerden İslamcıların, AKP’ye hem ilgi duyup hem de onunla aralarına mesafe koymalarının nedeni, Erdoğan ve arkadaşlarının iktidarda uzun süre kalamayacaklarını, bir şekilde ulusal (tabii ki öncelikle TSK) ve uluslararası sistemin (tabii ki öncelikle ABD ve İsrail) işbirliği sonucu tasfiye edileceklerini, arzulamasalar bile düşünmeleriydi. Ne var ki AKP’nin “hükümet” olmanın ötesine geçip “iktidar” olması, ülkedeki askeri vesayeti büyük ölçüde tasfiye etmesi ve özellikle Mavi Marmara olayının ardından İsrail’le açık bir çatışmaya girmesi bu öngörülerin tutmadığını net bir şekilde gözler önüne serdi. Bütün bunlara Erbakan’ın ölümü de eklenince dünyadaki önde gelen İslamcı hareketleriyle AKP arasındaki engellerin büyük ölçüde kalkmış olduğunu ve büyük bölümünün Türkiye’de yaşanan deneyimi kendilerine örnek aldığını söyleyebiliriz.

İslamcıların önündeki zorluklar

Ne var ki “AKP modeli”nin Tunus, Mısır, Libya, Suriye gibi ülkelere uyarlanabilmesinin ayrı ayrı zorlukları bulunuyor. Her şeyden önce AKP, kökü Tanzimat’a kadar uzanan bir modernleşme, Batılılaşma, sekülerleşme ve nihayet demokratikleşme sürecinin bir ürünüdür. Bütün bu süreci, artısı ve eksisiyle göz önüne almadan, sadece son 10 yıllık AKP iktidarına ve onun önde gelen aktörlerine bakarak yapılacak değerlendirmeler hiçbir işe yaramayacaktır. Erdoğan’ın son Mısır gezisinde laikliği övüp tavsiye etmesi, bu bağlamda düşünüldüğünde son derece anlaşılır ve isabetli olmuştur. Buna karşılık Müslüman Kardeşler başta olmak üzere Mısırlı İslamcıların bu telkinden rahatsız olmaları da, “AKP modeli” ihracının pek de kolay olmadığını göstermiştir.

Geleneksel olarak İslami hareketin en güçsüz olduğu Tunus’ta elde etmiş oldukları zaferden hareketle, söz konusu ülkelerin herbirinde İslamcıların, oluşturulacak yeni hükümetlerin ana gövdesini oluşturacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Daha demokrasiyle tanışır tanışmaz kendilerini iktidarda bulan İslamcıların (hele birçoğu hâlâ demokrasiyi kullanılabilir, ama asla savunulamaz bir beşeri ideoloji olarak görüyorsa) epey bocalayacaklarını, birçok yanlış yapacaklarını öngörmek zor olmaz. Bu hatalar, zaten bu ülkelerin herbirinde son derece kırılgan olan iç barışı torpilleyebilir, bölgesel ve hatta uluslararası krizleri tetikleyebilir. Ama karşımıza öncelikle bu ülkelerin ekonomik istikrarı sorunu çıkıyor. Örneğin Tunus’ta İslamcılar iktidara geldikleri andan itibaren ülke ekonomisinin can damarı olan turizm sektörüne halel getirmeyecekleri sözünü veriyor. Mısır’da da Müslüman Kardeşler her vesileyle benzer mesajları tekrarlıyor, fakat hem İslamcılığın bir gereği olarak gündelik yaşamda İslamileşmeye ağırlık verip hem de “günah” kabul ettikleri birçok davranış ve alışkanlığa zemin hazırlayan turizme karışmamak İslamcı hükümetler için herhalde çok zor olacaktır.

Burada kesip, Erbakan’ın en büyük hayali olan “dünya İslam birliği”nin stratejik açıdan mümkün olup olmadığını tartışmayı yarına erteleyelim.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı