"Ne şeriat ne darbe" sloganının sola indirdiği darbe

29.02.2012 Vatan

O günleri yaşamamış olan bir kişi, 15. yılında 28 Şubat süreci hakkında yazılanlara, söylenenlere bakınca toplumun ezici bir çoğunluğunun TSK’nın siyasi sürece müdahalesine karşı olduğunu, hatta ona direndiğini düşünebilir. Halbuki gerçek farklıydı. Örneğin 28 Şubatçılar güçlü bir toplumsal desteğe sahiptiler. Ayrıca dişe dokunur bir direnişle de karşılaşmadılar.

Hatırlıyorum, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı 9-11 Temmuz 1999 tarihlerinde düzenlediği 2. Abant Toplantısı’nın bir oturumunda 28 Şubat sürecini masaya yatırmak amacıyla “Türkiye’de devletten bağımsız sivil bir İslami hareket olmuş olsaydı, 28 Şubat sürecine karşı sivil itaatsizlik eylemleri düzenlenebilirdi” demiş ve anında Fethullah Gülen cemaatinin o tarihte etkin isimlerinden olan, vakfın eski başkanı Latif Erdoğan’ın hışmına uğramıştım. Erdoğan, 11 Temmuz 1999 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin kayıtlara geçirdiği gibi “Sen ne demek istiyorsun? Ayaklanma mı olması gerekirdi? Provoke mi ediyorsun?” diye gürlemişti lakin katılımcılar arasında Prof. Niyazi Öktem gibi, bu terimin anlamını ve Thoreau, Gandi gibi teorisyen ve uygulayıcılarını bilenler vardı da “sivil itaatsizlik”in ayaklanma değil pasif direnme anlamına geldiğini öğrenmiş oldu.

ÖDP’nin kaçırdığı fırsat

İslami kesimin 28 Şubat performansı üzerine epey yazıp konuştum, daha da yazarım fakat bugün solu, özellikle de sosyalist solu mercek altına almak istiyorum. Bu konuda elimizde çok çarpıcı ve hazin bir örnek var: Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP). Solun gerçekten birbirinden farklı kesimlerinin biraraya gelmesiyle 23 Ocak 1996’da kurulan ÖDP, bir ihtiyaca cevap verdiği için olsa gerek sahici bir heyecan yaratmıştı. Ardından Susurluk skandalında izlenen tutum, örneğin “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eylemindeki aktif rol alınması ÖDP’nin önünü iyice açtı. Bu açıdan bakıldığında 28 Şubat 1997 günü ordunun Refahyol hükümetini devirmek için düğmeye basmış olması ÖDP için çok ama çok büyük bir fırsattı. Ne var ki ÖDP bu fırsatı tepti.

O tarihlerde ben de ÖDP üyesiydim. Ancak genel olarak İslami hareketler, özel olarak RP hakkındaki çalışmalarıma rağmen ÖDP’nin 28 Şubat sürecinde geliştirdiği politikalarla hiçbir ilgim olmadı, bunları herkes gibi ben de medyadan öğrendim. “Politikalar” dememe bakmayın, ÖDP’nin 28 Şubat’a bakışı, ilk bakışta son derece cazip gözüken şu meşhur slogandan ibaretti: “Ne şeriat, ne darbe!”

Bu sloganı savunanları, TSK’nın kuyruğunda solculuk yapmaya çalışanlarla eşitlemek tabii ki çok büyük haksızlık olur. Fakat bu ülkede askeri darbelerin darbesini en çok yemiş insanların, modern ya da post-modern fark etmez, askerin demokratik süreçlere müdahalesine tek başına karşı çıkamıyor olmaları anlaşılır bir şey değildi, hâlâ değil.

Yanlış bir eşitleme

Açacak olursak: Bir yanda “şeriat” dediğiniz, muhayyel bir “tehlike” söz konusu. Yani olmuş bir şey değil, olacağı da belli değil ama siz “ya olursa” diye endişeleniyorsunuz. Bunun karşısındaysa “darbe” var ki olmuş. Askerler, arkalarına büyük sermayeyi, büyük medyayı ve bazı “sivil” kuruluşları; yanlarına da yargıyı alarak, halkın oylarıyla işbaşına gelmiş bir hükümeti gözlerinizin önünde deviriyor. Ama siz, “Kahrolsun darbe” diyemiyor, iki tarafa eşit mesafede durmaya çalışıyorsunuz. Sonuçta muhayyel olanla somut olanı eşit oranda eleştirdiğinizde demokrasi konusundaki inandırıcılığınız zayıfıyor, hatta ortadan kalkıyor.

Peki ÖDP neden bu yanlışı yaptı? Bunun temelinde, sosyalist solda geleneksel olarak baskın olan, İslam dinine, İslami harekete ve dindarlara hak ettiği önemi vermeme anlayışının yattığı kanısındayım. Sıklıkla militan bir ateizme kayan kaba materyalizmin o tarihlerde ÖDP’de de hayli etkili olduğunu biliyoruz. Müslümanlarla gündelik hayattaki sorunlarını değil de dinlerini, imanlarını konuşup tartışmayı önceleyen kişilerin solda yol açtığı tahribat maalesef kolay kolay telafi edilemiyor. Eğer siz İslami hareketin 1980’lerde başlayan yükselişini şematik bir şekilde 12 Eylül rejiminin bazı politikalarına bağlamışsanız, yani İslamcıları sistemin basit birer oyuncağı olarak görüyorsanız 28 Şubat’ta gerçekte neler yaşandığını anlayabilmeniz doğal olarak imkansızdır. Hele bir de askerin bu ülkede esas olarak, hatta sadece sizi düşman kabul ettiğine inanıyorsanız, 28 Şubat’ı bir tür danışıklı döğüş olarak dahi görebilirsiniz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı