ABD’nin taşeronu değil, İslamcıların “mentor”u

29.11.2011 Vatan

DÜNYADA İSLAMİ HAREKETLERİN DÖNÜŞÜMÜ VE AKP/2

Yakın bir zamana kadar “komşularla sıfır sorun” politikası yürütmeye çalışan, buna bağlı olarak İslam dünyasındaki otoriter ve hatta totaliter yönetimlerle işbirliğine gitmekten çekinmeyen AKP hükümeti bir süredir “devletler” yerine “halklar”ı esas alıyor. Bunun sonucunda Ankara, Tunus, Mısır, Libya, Suriye gibi ülkelerde yaşanan gelişmeleri “tarafsız gözlemci” olarak izlemek yerine elinden geldiğince bu ülkelerdeki dönüşüm süreçlerine müdahele ediyor. AKP yönetiminin söz konusu ülkelerde tercihini esas olarak İslamcı grup ve partilerden yana yaptığını, onlara birçok konuda destek sunduğunu da biliyoruz.

Kimileri bu durumu “AKP İslam dünyasında Amerikan yönetiminin taşeronluğunu yapıyor” diye özetlenebilecek bir bakış açısıyla açıklamaya çalışıyorlar. Onlara göre Arap dünyasında şu günlerde yaşananlar yıllar öncesinden, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında incelikle tasarlanıp hazırlanmıştır. Bu ülkelerin en ciddi toplumsal ve siyasal gücünü oluşturan İslamcıların bu sürece uygun hareket etmesi görevi de AKP’ye verilmiştir.

Arap dünyasında yaşanan dönüşümlerinde başrolü sadece ABD’ye layık gören, halkları da basit birer figürana indirgeyen bu bakış açısının doğru olduğunu düşünmüyorum. Söz konusu ülkelerin halkları yıllardır demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere susamışken ve yine buralardaki İslami grupların bazıları neredeyse 100 yıla yakın bir geçmiş ve birikime sahipken, olup bitenleri bu türden ucuz senaryolarla açıklamaya çalışmanın inandırıcı bir yanı yok. Yakın bir zamanda, yaşanmakta olan dönüşümleri bizzat o ülkelere gidip görmeyi, toplumsal ve siyasal aktörlerle konuşamayı ve izlenimlerimi sizlere aktarmayı düşünüyorum. Bu nedenle şimdilik, söz konusu ülkelerde yaşananların kökünün esas olarak “dışarda” değil de “içerde” olduğuna inandığımı belirtip tekrar AKP’nin bu dönüşümlerde nasıl bir misyon üstlendiği konusuna dönmek istiyorum.

Kahramanı, bilinmeyene hazırlamak

Evet, yabancısı olanlar için başlıktaki “mentor” sözcüğünü açıklamaya sıra geldi. Son yıllarda bizde de sık sık telaffuz edilen bu Latin kökenli sözcüğün Türkçe’de birebir karşılığını bulamadım. “Yönder” diye Öztürkçe bir karşılıktan haberdarım ama pek sevmedim. “Hami”, “akıl hocası”, “kılavuz”, “rehber” gibi sözcüklerin bir ölçüde karşıladığı “mentor” aslında Yunan mitolojisinde Odise’nin arkadaşı olan bir kahramandır.

Vikipedi’de “mentor”, “bilgeliğini kendisinden daha az deneyimli olan meslektaşına aktaran ve bilgisini onunla paylaşan kişi” olarak tanımlanmış. Önemli edebiyat ve sinema eserlerinde de kahramanı bilinmeyene karşı hazırlayan, ona öğüt veren, yol gösteren “mentor”larla karşılaşırız. Lakin şu noktanın altını çizmemiz gerekiyor: “Mentor” belli bir noktaya kadar kahramana eşlik eder, ama bilinmeyenle yüzleşmek kahramanın tek başına yapacağı bir iştir.

Farkındayım, klasik tanımlarını sıraladıktan sonra AKP’lilerin Arap dünyasındaki İslamcı hareketlerle ilişkisini birebir “mentorluk” olarak tanımlamanın bazı zorlukları olacaktır. Örneğin kimileri AKP’ye “bilgelik” atfetmenin mümkün olmadığına dikkat çekecek, kimileri de Ankara’nın söz konusu İslamcılara yol yordam öğretmenin ötesinde, onlar aracılığıyla kendisine İslam dünyasında bir “nüfuz alanı” açmak istediğine vurgu yapacaktır.

Bu uyarıların hepsinde doğruluk payı bulunmakla birlikte AKP’nin Mısır, Tunus, Libya, Suriye gibi ülkelerin İslamcılarına, esas olarak, ülkelerinde iktidara gelebilmenin ve daha önemlisi orada uzun süre kalabilmelerinin yollarını, kendi deneyiminden hareketle öğretmeye çalıştığı aşikârdır. Sonuç olarak AKP’nin tercihini ABD’den (ve buna bağlı olarak dünya sisteminden) değil İslamcılardan yana yaptığını, onları olabildiğince ABD’den (ve buna bağlı olarak dünya sisteminden) gelebilecek tehdit ve tehlikelerden korumaya çalıştığını söyleyebiliriz.

Bu öğretme-öğrenme faaliyetinin önündeki engelleri ve muhtemel sonuçlarını da yarın tartışalım.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı