Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?

06.03.2025 medyascope.tv

6 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığım söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Bugün hep gündeme getirilen bir soruyu tekrar tekrar soracağım, daha önce de konuştum, bugün de konuşuyorum, sonra da hep konuşacağız, belli. Bahçeli'nin başlattığı açılımı ilk andan itibaren Erdoğan'ın yeniden seçilmek için bir hamlesi olarak gören çok sayıda insan var. Bunların büyük bir kısmı muhalefette, ama iktidarın içerisinde de AK Partililer içerisinde de böyle düşünenler var. Yani olayın kendisine, PKK'nın silah bırakması, hatta kendini feshetmesi gibi şeylere, Kürt sorunu konusunda bir şeylerin yapılma ihtimaline çok önem vermeyen, bunu gerçekleşebilir görmeyen, olsa da çok da önemli olmadığını düşünen kişiler, esas meselenin Erdoğan'ı yeniden seçtirmek, hatta ömür boyu seçtirmek olduğunu düşünüyorlar. Muhalif olanlar bunu açık sesle, yüksek sesle dile getiriyor; iktidarın içerisinde Erdoğan'ı sevenler bunu dillendirmiyorlar ama onlar da Reislerinin esas amacının yeniden seçilmek olduğunu ve bunun için de DEM Parti’yi ya da Kürt seçmeni yanına çekmek istediğini düşünüyorlar. Yani bir aldatmaca, bir oyun… Şimdi bu ilk başta böyle gitti. Daha sonra iş ciddiye binince, özellikle Öcalan'ın o açıklaması, tam bir hafta önce yaptığı açıklama birçok şeyi yerle bir etti. Çok açık ve net bir şekilde kayıtsız şartsız silah bırakmayı ve örgütü feshetmeyi, onun üstüne ulus devlet, federasyon, özerklik, hiçbir şey talep etmeyen bir metin çıktı karşımıza ve bu sefer kafalar karıştı. O zaman şöyle söylenmeye başlandı: ‘‘İktidarın esas amacı bu. DEM Parti’ye, Öcalan'a, PKK'ya birtakım şeyler belki verilecek ama Erdoğan'ın yeniden seçilmesi, hatta ömür boyu başkan olabilmesinin yanında bunların çok fazla bir anlamı olmayacak.’’ Böyle bir mantık var, böyle bir iddia var ve bunu çok önemsediğim bazı kişilerin, arkadaşlarımın da dile getirdiğini görüyorum. Onlarla yaptığım tartışmaları bir anlamda buraya taşımak istiyorum. Erdoğan'ın böyle bir niyeti olduğu kesin. Erdoğan'ın bütün yaptıkları zaten yeniden seçilmek için. Yani sadece bu değil; İmamoğlu'na yönelik yargı üzerinden yaptığı, CHP'ye yönelik yargı operasyonları, birçok şey… Burada temel husus, Erdoğan'ın en önemli sorunu iktidarda kalmak, iktidardaki ömrünü uzatmak, bunu biliyoruz. Ve artık eskisi kadar kendisine, seçmene güvenemiyor. Son seçimde ikinci turda kazanabildi ve yerel seçimde çok ağır bir yenilgi aldı. İlk defa birinci parti olmaktan çıktı. Dolayısıyla her türlü seçeneği kullanmak isteyecektir. Ve tabii ki ilk akla gelen, DEM Parti’yi de yanına almak. Biliyorsunuz, bazı milletvekillerini zaten partisine transfer etti değişik partilerden. DEM'i de yanına alırsa birtakım şeyleri, anayasa değişikliklerini yapabilir. Mesela, ilk olarak şöyle deniyor: Erdoğan, böyle yaparak DEM sayesinde, DEM'in desteğiyle erken seçime gidip kendisini yeniden aday yaptırmak istiyor. Tamam, buna aslında CHP de razı olabilir. Söylenen bir diğer husus tabii, girilecek olan başkanlık seçiminde DEM’in güçlü bir adayla — herhalde ilk akla gelen Selahattin Demirtaş oluyor — muhalefeti rahatsız etmesi, muhalefetin oylarını bölmesi, orada bir yoğunlaşma olmaması. İkinci tura kalır o zaman tabii ki. İkinci turda diyelim ki şöyle bir şey oldu: Erdoğan, Selahattin Demirtaş, Ekrem İmamoğlu, Fatih Erbakan, başka birkaç kişi daha seçime girdi ve sonuçta Erdoğan birinci çıksa bile seçim ikinci tura kaldı. İkinci turda, İmamoğlu'na mı DEM Parti seçmeni oy verecek, Erdoğan'a mı oy verecek? Şimdi burada şöyle bir akıl yürütülüyor: İkinci tura kaldığında Kürtlerin de oyu Erdoğan'a gider. Niye? Bunun gerekçesi ne? Yani, ‘‘Erdoğan bize şunları sağladı, silah bırakmayı sağladı, Kürt meselesi konusunda birtakım şeyler yaptı, önümüzü açtı’’ diyerek Erdoğan'a mı oy verecekler? Açıkçası, hiç sanmıyorum. Yani veren illaki olur, ama şunu hatırlayın, 2015 Haziran seçimlerini hatırlayın; çözüm sürecinin ardından yapılan bu seçimde AK Parti ilk kez tek başına iktidar olma şansını kaybetti, HDP aldı başını gitti. Böyle bir seçim sonucu çıkmıştı. Ve ondan sonraki süreçte Erdoğan, Erdoğan iktidarı, bu partiye, HDP'ye, sonra adı değişti, vesaire ama bu harekete yönelik çok sert politikalar uyguladı. Hapse atılanlar, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, birçok milletvekili, parti yöneticisi, belediye başkanı, atanan kayyumlar, sürekli yapılan operasyonlar, her gün her gün yapılan operasyonlar, ülke dışında çok ciddi birtakım nokta atışlarıyla özellikle SİHA’lar üzerinden, sadece Irak'ın kuzeyinde değil, aynı zamanda Suriye'de de operasyonlar, vesaire. Yani bu kesimin, bu partiye oy verenlerin Erdoğan'ı sevmemek için, Erdoğan'a oy vermemek için çok nedeni var. Diyelim ki ikinci tura kaldı, tek seçenek Erdoğan mı olacak onlar için? Hayır, İmamoğlu da olacak. İmamoğlu diyorum, CHP'nin adayının İmamoğlu olduğunu varsayarak. Ama buradaki mesele, CHP'nin adayının, diyelim ki İmamoğlu, ikinci tura kalması durumunda o oyları alıp alamayacağı, nasıl bir performans göstereceği. İşte onun da bugünden şekillenmesi gerekiyor. Şu ana kadar CHP ürkek bir tavır takındı, ama salı günü grup toplantısında Özgür Özel, demokratikleşme yolunda her türlü desteği vermeye hazır olduklarını da deklare etti. CHP kaçmayacak belli ki. Pazartesi günü DEM heyeti tekrar CHP'de Özgür Özel'le buluşacak, orada yine görüşülecek. Eğer CHP bu sürecin içerisinde, olumlu anlamda gelişmesi durumunda bu sürece bir şekilde dahil olursa o şey teorileri, yani işte, ‘‘Erdoğan bu sayede kendini yeniden başkan seçtirecek’’ teorileri büyük ölçüde açığa düşer. Ama diyelim ki CHP burada engelleyici, sorun çıkarıcı bir tavır alırsa, Kürtleri rahatsız edecek bir tavır alırsa işin rengi değişebilir. Dolayısıyla bunu, bu süreci Erdoğan'ın yeniden seçilmesi üzerinden okumak bence talihsiz bir bakış açısı. Tamam, böyle bir şey var, Erdoğan'ın niyeti var, Bahçeli de belki bunu istiyordur, ona çok emin değilim ama olayı ‘‘Erdoğan istiyorsa olur’’ şeklinde görmek son derece yanıltıcı. Mesela İstanbul'da tekrarlanan 2019'daki seçimde, Erdoğan seçimi tekrarlattı, ‘‘Herhalde bir bildiği var’’ dedik ve İmamoğlu farkı açtı. Dolayısıyla burada ‘‘Erdoğan bunu yapacak’’ demek, olayı böyle okumak ve olaya soğuk yaklaşmak, mesafeli yaklaşmak bence sorunlu. Şimdi bakın, Türkiye'de PKK'nın kuruluşu yaklaşık 50 yıl, ilk ciddi Eruh, Şemdinli saldırıları 40 yılı aştı, 41 yıl oldu ve Türkiye 50 yıldır, 40 yıldır çok kötü şeyler yaşadı. İnsanlar hayatlarını kaybetti, köyler boşaldı, kuşaklar boyu, tek bir kuşak değil, en azından iki kuşağın yaşadığı acayip bir durumdan, trajediden bahsediyoruz. Sadece Kürtler değil, tüm Türkiye yaşadı bunu, ülke sınırlarını aştı, dünyanın dört bir tarafında bunun yansımaları oldu, Kürtlerin, Türklerin yaşadığı yerlerde. Ve bu defter kapanmak üzere, böyle bir ihtimal var. Örgüt kendini feshedip silahını bırakma aşamasına geldi. Öcalan bunu açıkça söyledi, örgüt de buna sıcak baktığını ve bunu gerçekleştireceğini söyledi. Tabii ki birtakım beklentileri var, o ayrı bir şey ama böylesine tarihi bir gelişmeyi, gelişme ihtimalini, Türkiye'nin tarihini yeniden yazabilecek bir olayı, ‘‘Erdoğan yeniden başkan seçilmek istiyor’’ gibi dar bir alana sıkıştırdığımız zaman hakikaten Kürtlere de Türklere de tüm ülkeye de yazık etmiş oluruz. Tamam, Erdoğan'ın yeniden seçilmek istediği aklımızda, bunu da konuşalım; ama Erdoğan'ın yeniden seçilmesini istemiyorsanız bunun için siyaset yapmanız gerekiyor, bunun için siyaset üretmeniz gerekiyor. ‘‘Kürtler nasıl olsa bunu yaptığı için Erdoğan'a oy verir’’ gibi bir kestirme cevap, bence Kürtleri ve onlardaki politizasyonu, onlardaki politikliği, politikayla ilgiyi, iç içe yaşıyor olmayı görmemek ya da görmek istememek ya da bunu küçümsemekten geçer. Böyle bakıldığı zaman aslında baştan bu olayın gerçekleşmesine – ki çok zor bir süreç olacak, o kesin – bir anlamda, olumsuz anlamda müdahale edilmiş olunuyor. Tekrar söylüyorum; Erdoğan isteyebilir, ister, hep istiyor, hep isteyecek, biliyoruz. Eğer Erdoğan'ın kazanmasını istemiyorsanız, siz kazanmak için elinizden geleni yapın. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
27.02.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (54): Türkiye’de Karaylar üzerine İdil Karayeğen ve Lorans Tanatar Baruh ile söyleşi
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı