Bir mozaik olarak Türkiye (54): Türkiye’de Karaylar üzerine İdil Karayeğen ve Lorans Tanatar Baruh ile söyleşi

27.02.2025 medyascope.tv

27 Şubat 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’nin 54. bölümüne geldik ve bugün çok az bilinen bir topluluğu, Karayları konuşacağız. Lorans Tanatar Baruh ve İdil Karayeğen bize kendilerini yani Karayları anlatacak. Hoş geldiniz.
İdil Karayeğen: Hoş bulduk.
Lorans Tanatar Baruh: Hoş bulduk.

Ruşen Çakır: Şimdi çok zor, birçok toplulukla konuşurken zor oluyor ama sizler en az bilinenlerdensiniz ve sayıları da en az olanlardansınız. Benim yıllarca duyduğum bir Hazar Türkleri var, Museviliği seçen Hazar Türkleri diye bir şey duyardım. Ama sonuçta esas olarak Karaylar diye... Lorans Hanım, sizinle başlayalım. Bize bir öncelikle bu şeyi bir anlatsanıza, isim, kimdir bunlar, kökeni nedir?
Lorans Tanatar Baruh: Şöyle, yani aslında Karaylar 8. yüzyılın sonu, 9. yüzyılın başında çıkan tek Yahudi mezhebi Karaizm, tek Yahudi mezhebi. Aslında bu daha da gerilere gider. Çünkü Talmud'u kabul edenlerle kabul etmeyenlerin arasındaki çatışmadan doğan bir mezhep. Bunu, Anan Ben David sistematik hale getiriyor ve bir mezhebe dönüştürüyor.

Ruşen Çakır: Hangi yüzyılda?
Lorans Tanatar Baruh: 9. Yüzyılda dönüştürüyor. Irak'ta aslında çıkıyor. Daha sonra tabii yayılıyor, kuzeye gidiyor, Anadolu'ya geçiyor, Güney Kudüs'e yerleşiyor kendisi. Oradan da Mısır ve Kuzey Afrika'ya da geçiyor.

Ruşen Çakır: Şimdi insanların bu Yahudilik içerisindeki mezhep tartışmalarını bilmeleri çok zor olabilir ama burada olayı daha ilginç kılan, Türklerin bir kısmının, değil mi İdil Hanım, Türklerin bir kısmının da Yahudiliği seçip Yahudiliğin içinde de bu mezhebi, Karay… Dilim zorlanarak söylüyorum. Öyle galiba.
İdil Karayeğen: Evet. Hazar İmparatorluğu, Hazar Denizi kıyısında kurulan Türk imparatorluğu, Türk kökenli olan imparatorluk, çok tanrılı dinden, tek tanrılı dine geçeceği zaman bu Karai mezhebini kabul ediyor. Ondan sonra tarihte Musevi dinini kabul etmiş tek Türk devleti. Fakat ömrü çok uzun olmayan bir imparatorluk bu. Dağıldıktan sonra göçler başlıyor ve göçlerde Hazar Türklerinin bir kısmı da Anadolu'ya geliyor.

Ruşen Çakır: Siz onlardan mısınız?
İdil Karayeğen: Biz ailece onlardanız. Yani Türk kökenli, hem anne tarafından hem baba tarafından.

Ruşen Çakır: Peki, mesela Anadolu'ya gelenler daha çok İstanbul'a mı yerleşmişler?
İdil Karayeğen: Daha çok Edirne'ye ilk başta yerleşiyorlar, sonra geliyorlar.

Ruşen Çakır: Ama o zaman Bizans.
İdil Karayeğen: Bizans döneminde geliyorlar.
Lorans Tanatar Baruh: Bizans döneminde geliyorlar.

Ruşen Çakır: Bizans döneminde Türk ve Yahudi topluluk olarak… Peki, iyi karşılanıyorlar mı? O dönemleri bilemediğim için. Çünkü dinlerin kimi zaman çatışma konusu olduğu, etnisite değilse de toplulukların… Yani rahat bir ortam bulabilmişler mi Bizans'ta?
Lorans Tanatar Baruh: Yani açıkçası doğrudan öyle bir cevap vermem çok mümkün değil ama şunu söyleyebilirim; Bizans döneminde hem güneyden Anadolu'ya yani İznik, Edirne geçiş oldu hem de daha sonra aslında Bizans imparatorları Kırım'dan Karay kızlarıyla evlendiler, yani dolayısıyla bir temsil vardı. İstanbul'a da öyle geldiler ilk Bizans döneminde, bildiğim kadarıyla. Galata'ya yerleştiler, çok şehir içine değil ama şehrin öbür tarafına Galata'ya yerleştiler. Zaten bu Karaköy, Karayköy’den geldiği ifadesi de o dönemden gelen bir ifade diyelim, bir söyleyiş. Yani ispatlayamam, belgeli değil ama bir söylem.

Ruşen Çakır: Şimdi Kırım dediniz, galiba Litvanya'da da varlar.
İdil Karayeğen: Şu anda Litvanya'da var.

Ruşen Çakır: Bunlar Museviler ama Türkler.
İdil Karayeğen: Türk kökenli, evet, bu Karai mezhebini kabul etmiş Türk kökenliler.

Ruşen Çakır: Bir de dilleri varmış galiba.
İdil Karayeğen: Evet, Karayim Türkçesi diye bir dil var, Kıpçak dil grubundan. Türkiye'de bu kullanılmıyor, biz bilmiyoruz. Litvanya'dakilerden de şu anda 30 kişi kadar konuşabiliyor. Fakat bu dili yaşatmak için birçok çalışma yapıyorlar orada. Üniversitede, Vilnius Üniversitesi'nde çalışma yapıyorlar. Aslında Türk dil grubundan, bazı kelimeler aynı. Konuşanlar konuştuğumuz zaman bizi anlayabiliyorlar.

Ruşen Çakır: Ama siz onları anlıyor musunuz?
İdil Karayeğen: Biz de çok dikkatli dinlersek anlayabiliriz ve dualarını da onlar Karayim Türkçesi olarak yapıyorlar ibadethanede.

Ruşen Çakır: Siz nasıl yapıyorsunuz?
İdil Karayeğen: Bizde İbranice yapılıyor.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum İdil Hanım. Şimdi Türkiye'de bir Musevi topluluğu var, sayıları azalsa da; ama özellikle Kanuni döneminde gelenlerle beraber. Bir de sizler varsınız ve insanlar sizi pek bilmiyor. İlk akla gelen, sizin de var olan Musevi topluluğunun, Türkiye'deki Musevi topluluğunun bir parçası olduğunuz. Olay böyle mi?
İdil Karayeğen: Yok, iki farklı cemaat, iki farklı vakıf.

Ruşen Çakır: Biraz açar mısınız?
İdil Karayeğen: Biz ayrı bir vakıfız, onlar farklı bir cemaat ve vakıf. Tabii aramızda ilişkiler var ama tamamen ayrı. İbadetlerimiz ayrı, ibadethanelerimiz ayrı, mezarlıklarımız ayrı. Tamamen iki farklı cemaat oluyoruz.

Ruşen Çakır: Onlar sizi nasıl görüyor? Mesela daha, nasıl diyeyim, mainstream… Yahudiliğin gözünde Karaylar ne oluyor? Şimdi kelimenin tam Türkçesi geliyor, "deviation" diyeceğim ama… Sapma olarak mı görüyorlar?
Lorans Tanatar Baruh: Yani aslında sapma değil. Çünkü Tevrat'ı kabul ediyor ve Talmud'u kabul etmiyor. Dolayısıyla sonraki yorumları kabul etmeyen bir mezhep. Tabii ki zaman zaman ve çoğu zaman birtakım çatışmalar ve farklı bakış açılarına yol açmıştır. Zaman zaman daha çatışmalı dönemler olmuştur, zaman zaman da daha yakınlaşan dönemleri olmuştur bu iki cemaatin.

Ruşen Çakır: An itibarıyla nasıl bugünün Türkiyesi’nde?
İdil Karayeğen: An itibarıyla ilişkilerimiz gayet iyi.

Ruşen Çakır: Peki, siz büyük ölçüde İstanbul'da yaşıyorsunuz tarih boyunca ve bugün de öyle.
İdil Karayeğen: Evet.

Ruşen Çakır: Kaç kişiden bahsediyoruz? Birbirinizi hep tanıyor musunuz?
İdil Karayeğen: Tanıyoruz aslında. Hatta çoğumuzun arasında akrabalık bağları bile var diyebilirim. Herhalde annesi de babası da Karay olan diye bahsedersek, 47-48 kişi kadar kaldı.

Ruşen Çakır: O kadar az.
İdil Karayeğen: Evet.
Lorans Tanatar Baruh: Ama yani Karaylar hiçbir zaman kalabalık olmadılar. Karaylar en kalabalık dönemlerinde 500'ü aşmamıştır Osmanlı İmparatorluğu döneminde.
İdil Karayeğen: Evet, 500 kişi kadardı.
Lorans Tanatar Baruh: Yani aşmamıştır. 200-300, dediğim gibi 500'ü aşmamıştır. Onun için hep böyle ufak bir cemaat olmuştur. Hatta, yurt dışından gelen biri vardı, işte benim Karay olduğumu öğrendiğinde dedi ki: "Dünyada o kadar az Karay var ki aslında bir Karayla tanıştığım için şanslıyım" gibi bir ifadede bulunmuştu.

Ruşen Çakır: Ben de aynı şeyi hissediyorum.
İdil Karayeğen: Bir hikâye daha anlatayım bu konuda. Bizim ibadethanedeki bir rehber arkadaşımız rehber arkadaşlarını ibadethanemize getirmek istedi, bundan 2-3 sene önce. Ben de ‘‘Tamam’’ dedim. Yani biz her zaman açamıyoruz ibadethaneyi, fakat açabildiğimiz bir dönemdi. Böyle bir 10-15 kişi geldiler. Bir tanesinin ikinci gelişiymiş, daha önce gelmiş. Diğer arkadaşları demişler ki; "Niçin tekrar gidiyorsun? Sen gördün orayı." O da,"Bir Karayla tanışmak için gidiyorum" demiş. Benim arkadaşım söylemiş onun için Karay olduğunu. Onun için hakikaten farklı geliyoruz, yani sırf tanışmak için bile oraya kalktılar, geldiler.

Ruşen Çakır: Peki, inanç meselesine girmeyelim, çünkü çok ilahiyat alanına girdiği için. Ama mesela Karayların nevi şahsına münhasır birtakım yaşam tarzları, kültürleri vesaire, yani o Yahudiliğin bir mezhebi olmanın dışında birtakım öne çıkan, kuşaklar boyu devrolan ne var?
İdil Karayeğen: Kuşaklar boyu devrolan… Yani diğer farklılıkları soruyorsanız, bir kere ibadethanemiz farklı her şeyden önce. Farklı derken, bizim ibadethanemiz, özellikle İstanbul'daki ibadethane yol seviyesinin altındadır. Merdivenlerle aşağı avluya girersiniz, içi halı kaplıdır, ayakkabılarınızı çıkartıp girersiniz. Tabii, diğer cemaatlerde olduğu gibi kadın erkek ayrı oturur. Bayramlarımızda farklılıklar var. Bazı bayramlar bizde yok veya ortak olan bayramlarda da gün farkımız var, aynı gün olmuyor. Genellikle bizimkiler bir gün sonra oluyor.

Ruşen Çakır: Yani diğer Yahudilerle kıyaslarsak.
İdil Karayeğen: Evet. Ortak bayramlarımız var ama takvimimiz farklı diyeyim. Bayram takvimimiz farklı.

Ruşen Çakır: Peki, Lorans Hanım, şeyi merak ediyorum. 50 kişilik bir grubun içerisinde din işlerini yapan bir sınıf çıkabiliyor mu? Yani, herkes bir şekilde kendi dini bilgisiyle mi yapıyor? Yoksa, haham ya da adı her neyse… Çünkü isimleri de değişebiliyor anladığım kadarıyla. Öyle bir topluluk da var mı Karaylarda?
Lorans Tanatar Baruh: ‘‘Karay’’ ya da ‘‘Karaizm’’ aslında okumaktan geliyor ve kişinin kendisini okuyarak Tevrat'ı yorumlaması söz konusudur. Dolayısıyla öyle bir sınıf da yok Karaylıkta. Bir hazanımız var tabii, yani duaları yapan, dini görevleri yerine getirmemize yardımcı olan ama bu içimizden biridir. Yani bir sınıf, bir yapılanma, bir kurumsallaşma yoktur.

Ruşen Çakır: Mesleği o değil yani.
Lorans Tanatar Baruh: Mesleği o değildir.

Ruşen Çakır: Yani normal, başka bir işi olan, dini konulara daha hakim birisi oluyor.
Lorans Tanatar Baruh: Dini konulara daha hâkim olan birisi.

Ruşen Çakır: Ve bu da çocukluktan itibaren…
Lorans Tanatar Baruh: Evet, yani o birazcık öğreniliyor, bir öncekinden öğreniliyor aslında.

Ruşen Çakır: Şimdi sizi dinlerken gözümün önünde birtakım şeyleri canlandırmaya çalışıyorum ve çok ilginç buluyorum. Şunu sormak istiyorum, İdil Hanım. Siz bildiğim kadarıyla bir Karayla evli değilsiniz.
İdil Karayeğen: Değilim.

Ruşen Çakır: Çocuğunuz var.
İdil Karayeğen: Evet.

Ruşen Çakır: Çocuğunuz kendisini Karay olarak görüyor mu?
İdil Karayeğen: Görüyor, yani zaten cemaate de yazdırdım ben onu. Şöyle söyleyeyim, bizim evde zaten ne eşimin ne benim çok fazla dini konularla ilgimiz yok; ama kızım Karaylığın ne olduğunu biliyor, ibadethaneye geldi, gördü. İleride bu bayrağı devralmak isterse tabii ki olması için elimizden geleni yaparız. Bizim jenerasyonda herhalde herkesin evliliği karışık, öyle diyebilirim. Yani gençlerimizin hepsi karışık evliliklerden doğmuş gençler. O yüzden onları da kendi yönetim kurulumuzun kendi kararıyla – ki Litvanya’dakiler de aynı şekilde, onlar da çünkü 200 kişilik bir topluluk sonuçta ve onlar da karışıyorlar – isteyen gençleri yönetimde yer almaları, bu kültürü ve geleneği sürdürmeleri için teşvik ediyoruz.

Ruşen Çakır: Peki, vakfınız mı var?
İdil Karayeğen: Evet, resmi bir vakıfız. Yani diğer cemaatlerle birlikte aynı statüye sahip, Vakıflar Müdürlüğüne bağlı bir vakıfız.

Ruşen Çakır: Herhangi bir sorun yaşıyor musunuz? Günümüzde var mı bilmiyorum ama tarih boyunca bir ayrımcılıkla karşılaştınız mı? Mesela, şimdi çok alakasız gibi gelebilir ama, Filistin meselesi gündeme geldiği zaman Türkiye'deki Yahudiler bir şekilde bundan etkileniyorlar. Sizler de mesela böyle bir durumda mısınız?
Lorans Tanatar Baruh: Şimdi bunun farkı olmadığı için, yani Karaylık ya da Yahudilik gibi bir fark olmadığı için gündeme gelebiliyor. Bizim zaten eskiden din hanelerinde, çok eskiden "Karay" olduğu yazılıyordu, sonra "Musevi"ye döndü o.

Ruşen Çakır: Şu anda sizinkilerde "Musevi" mi yazıyor?
İdil Karayeğen: ‘‘Musevi’’ diye yazıyordu, evet.
Lorans Tanatar Baruh: Şu anda yazmıyor tabii ama bir dönem yazdı. Dolayısıyla toplum tarafından o fark çok net bir şekilde fark edilemeyebiliyor.

Ruşen Çakır: Peki, onun dışında Karayların çok küçük bir azınlık olduğunu bilenler… Anladığım kadarıyla sizler genellikle orta sınıf, iyi okullarda okumuşsunuz. Hep böyle galiba anladığım kadarıyla Karaylarda.
İdil Karayeğen: Genellikle evet, yabancı okullarda okuyanlar çoktur. Hemen hemen herkes yabancı dil bilir, çoğu kişi üniversite mezunudur.

Ruşen Çakır: Dolayısıyla sizin sosyal olarak çok fazla sorun çekmediğinizi varsayıyorum ama yine de belli olmaz diye bir şey koyayım. Okuldayken ya da iş yerindeyken birtakım şeyler olabiliyor mu ya da oldu mu?
Lorans Tanatar Baruh: Ben şahsen yaşamadım.
İdil Karayeğen: Ben de yaşamadım.
Lorans Tanatar Baruh: Birebir yaşadığım bir olay olmadı.

Ruşen Çakır: Bu çok çok iyi bir şey. Çünkü birçok kişi değişik nedenlerle yaşayabiliyor. Yani böyle şaka yollu da olsa yapılan şeyler olabiliyor, gayrimüslimlere yönelik özellikle. Peki, Lorans Hanım, şeyi sormak istiyorum. Bugün zaten sayısı az olan bir topluluğun yarını… Siz herhalde bunu hep düşünüyorsunuz, bu olayı, bu kimliği sahiplenen insanlar olarak. Riskler ve fırsatlar nelerdir? Yani bugünün teknolojik imkanları vesaire şu bu, hem birtakım fırsatlar sağlıyor, değil mi? Dünyanın dört bir tarafındaki kendiniz gibi olan insanlarla Zoom’dan, şuradan, buradan konuşarak, WhatsApp grupları oluşturarak falan irtibata geçiyorsunuz. Ama bir taraftan da bu küreselleşme özellikle genç kuşakları uzaklaştırıyor herhalde. Nasıl bir gelecek görüyorsunuz Karaylar için?
Lorans Tanatar Baruh: Vallahi Karaylar uzun zamandır aslında böyle küçük bir cemaat. Dolayısıyla bir şekilde var oldu, bugüne geldi. Tabii ki yurt dışına giden gençlerimiz var belki ama bu bütün dünyanın gerçeği. Şu anda şunu yapıyoruz tabii; dediğiniz gibi teknolojiyle, WhatsApp'la ya da başka bir şekilde yurt dışında yerleşmiş olanları da cemaate dahil ediyoruz, yani onlar da cemaatten haberdar oluyorlar, katılıyorlar en azından. Dolayısıyla sanki buradaki kökleriyle bir bağ kurabilme fırsatı da yaratıyor diye düşünüyorum bugünkü teknolojik imkanlar. Gelecekte tabii ne olacağını bilmek çok mümkün değil.
İdil Karayeğen: Yani zaten dediğim gibi bu karışık evliliklerden doğan gençleri de cemaate kabul etmekle, biz bunu yaşatmayı sağlamaya çalışıyoruz. Hiç olmazsa vakfın sürdürülmesini sağlamaya çalışıyoruz.

Ruşen Çakır: Burada şeyi sormak istiyorum, ‘‘Karma evlilikten olan gençleri de katarak…’’ diyorsunuz. Neyi kastediyorsunuz?
İdil Karayeğen: Yönetime girmelerini… Var gönüllü olanlar.

Ruşen Çakır: Onu soracağım, ‘‘Bana ne’’ diyen oluyor mu?
İdil Karayeğen: Yok, yani hepsi böyle değil, gönüllü olanlar var. Hatta şimdi yönetim kurulunun yedek üyelerinden biri benim kızım, biri de gene başka bir genç ve kendisi olmak istedi. Yani şu an tabii aktif olarak yönetim kurulunda gençler yer almak istemiyorlar ama gönüllü olanlar var. Yani en azından bu kültürü ileride sürdürmek açısından, vakfın varlığını sürdürmek açısından.

Ruşen Çakır: Peki, hep anlamaya çalışarak da soruyorum. Mesela orada vakıf üzerinden… Şimdi şeyi anladım; bir ibadethane var, bir mezarlık var. Öncelikle buraların yürümesi, korunması… Birtakım ritüeller var. Bu ritüellerin, bayramların azalarak da olsa kutlanması var. Böyle bir olaydan bahsediyoruz. Yani, sürdürülmesi gereken ya da sürdürülmesini düşündüğünüz şey böyle bir olay. Şunu merak ediyorum; mesela birisi, çok alakasız birisi "Ben Karay olmak istiyorum" dese, olabiliyor mu?
İdil Karayeğen: Yani, hiç tanımadığınız dışarıdan birisi mi?

Ruşen Çakır: Çünkü bazı dinler kapalı.
İdil Karayeğen: Evet, öyle bir şey bugüne kadar hiç olmadı.

Ruşen Çakır: Soydan mı geliyor yani?
İdil Karayeğen: Soydan geliyor. Aslında bir kişinin tam Karay sayılması için hem annesinin hem babasının Karay olması lazım. Fakat dediğim gibi, günümüzde artık çok karışıldığı için biz, ‘‘En azından anne ya da babadan birinin Karay olması durumunda gençleri cemaate kabul edelim’’ dedik.

Ruşen Çakır: Çünkü Hristiyanlık, onlar kabul ediyor evrensel bir şey olarak. Tabii hemen almasa bile birtakım aşamalardan geçerek... Hatta bazıları da misyonerlik yapıyor, yani çağırıyor. Ama sizinki tamamen soydan.
İdil Karayeğen: Evet.

Ruşen Çakır: Vallahi çok zor işiniz, öyle görünüyor. Peki şunu da sormak istiyorum. Siz tarihle de ilgileniyorsunuz. Böyle bir toplulukta olmak nasıl bir duygu, yani bu kadar sayıca az, insanların pek bilmediği bir topluluk üyesi olmak nasıl bir duygu?
Lorans Tanatar Baruh: Hiç bunu sorgulamadım, ama ben her zaman için bir zenginlik olarak görmüşümdür. Çünkü bu kadar küçük bir cemaatin üyesi olduğunuzda çok farklı cemaatlerle de irtibatta olmak zorundasınız. Dolayısıyla onlarla birlikte bir amalgam oluyorsunuz aslında. Benim annemin tarafı örneğin Mısır Karaylarından. Dolayısıyla onlar Paris’e göç etmek durumunda kaldılar ve aslında oranın kültürü de bana yansıdı. Dolayısıyla bunun bir zenginlik olduğunu düşünüyorum hep sıkışmışlıktan ziyade, öyle diyeyim.

Ruşen Çakır: İdil Hanım, şununla yavaş yavaş toparlayalım: Türkiye Karaylar için ne anlam ifade ediyor?
İdil Karayeğen: Türkiye bir kere hepimizin vatanı, Türküz hepimiz. Yani zaten birçoğumuz da Türk kökenli olduğu için Türkiye’yi vatanımız olarak kabul ediyoruz, vatanımız olarak anlam ifade ediyor.

Ruşen Çakır: Anladığım kadarıyla Türk kökenli olmasanız da aynı şeyi hissediyorsunuz.
İdil Karayeğen: Ama zaten kuşaklar önce buraya yerleşildiği için ve burada doğup büyüdüğümüz için herkes için vatan olarak kabul ediliyor.

Ruşen Çakır: Hep soruyorum ve herkes benzer cevap veriyor. Türkiye'de yaşıyor olmanın en büyük sıkıntısı malum, herkes için ekonomi vesaire. Sizler için de bundan mı ibaret? Yani Türkiye ve sorun denince aklınıza hep aynı şeyler mi geliyor?
Lorans Tanatar Baruh: Ben İstanbul olarak söyleyeyim, çünkü İstanbul’da daha güçlü bir bağım var, yani İstanbul bağım oldukça güçlü ve gittikçe zorlaşıyor tabii baktığınız zaman. Bu ekonomiden dolayı da oluyor, birtakım yaşanan olaylardan dolayı da olabiliyor ama dünya da zorlaşıyor diye düşünüyorum. Yani hiçbir yerin ideal olmadığını düşünüyorum. Farklı kültürleri, farklı ülkeleri bilen biri olarak hiçbir yerin ideal olmadığını, her yerin de farklı zorlukları olduğunu düşünüyorum ve Türkiye'nin potansiyelinin güçlü olduğunu düşünüyorum. Yeter ki onu kullanabilsin.

Ruşen Çakır: Evet, nasıl bitirelim İdil Hanım? Ne mesaj vermek istersiniz bir Karay olarak? Sizi hiç tanımayan, bilmeyen insanlara ne söylemek istersiniz?
İdil Karayeğen: Bence bulundukları topluluk ne olursa olsun, hangi kültürden gelirse gelsin — bizler gibi sayıca azalan başka topluluklar da var, biliyorum — içlerinden geldikleri kültürleri korumaya ve gençlerine de bunu aşılamaya baksınlar.

Ruşen Çakır: Siz bir şey söylemek ister misiniz?
Lorans Tanatar Baruh: Bilmiyorum ama. Yok herhalde benim söyleyeceğim bir şey.

Ruşen Çakır: Bu çok daha anlamlı oldu, düşünüp söylememeniz daha anlamlı oldu. Çok sağ olun. Evet, benim için bir puzzle gibiydi. Bir de tabii bildiğimizi sandığımız birçok şeyi bilmediğimizi de öğreniyoruz. Bu sadece sizlerle yaptığım yayında olmadı, bugüne kadar yaptığım yayınların büyük bir kısmında oldu. Mesela benim Türk sandığım bazı topluluklar Türk değilmiş ya da Türk değil sandıklarım Türkmüş gibi böyle birtakım şeyler de öğrendim. Gerçekten Türkiye bir mozaik ve her birinin ayrı ayrı çok önemli yeri var. Çok teşekkür ediyorum. Lorans Tanatar Baruh ve İdil Karayeğen bize ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’nin 54. bölümünde Karayları anlattılar. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
27.02.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (54): Türkiye’de Karaylar üzerine İdil Karayeğen ve Lorans Tanatar Baruh ile söyleşi
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı