Siyasi iktidarın boykot paniği biteceğe benzemiyor

04.04.2025 medyascope.tv

4 Nisan 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Gerçekten siyasi iktidarın boykot paniği bitmiyor, biteceğe de benzemiyor. Yani boykotu boykot yapanlardan daha fazla önemseyen bir siyasi iktidar var. Daha ilk andan itibaren böyle oldu ve devam edeceğe benziyor. İlk başta ne olmuştu? Kahvecide iftardan sonra kahve içen milletvekilleri, kitapçıda kitap alışverişi yapan AK Parti Gençlik Kolları üyeleri, değişik bakanların, Cumhurbaşkanı yardımcılarının ve Cumhurbaşkanı’nın kendisinin boykot uygulamasının nasıl yerli ve milli sermayeye zarar vermek olduğunu açıklayan sözleri… Ama esas 2 Nisan'daki ülke çapındaki genel boykot çağrısıyla beraber iş iyice çığrından çıktı. Şöyle çığrından çıktı: İnsanlar, boykot çağrısı yapan insanlar, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen soruşturmaya tabi tutuldular, gözaltına alınanlar oldu. Ve işin ilginç tarafı, sanılıyordu ki bu sefer insanlar, ünlüler özellikle topa girmeyecekler. Hayır, birtakım genç oyuncular boykota sahip çıktılar ve ne oldu? TRT'deki dizilerden oyuncular çıkartıldı. TRT'nin yan kolu olan Tabii'deki dizilerde oynayanlar işten çıkartıldı. Çok acayip açıklamalar yaptı TRT Genel Müdürü. Yani niye çıkartılır insan? Boykot anayasal bir hak. Ama çıkartıldılar. Çıkartılanlara destek için mesela birisi, Aybüke'nin erkek arkadaşı destek verdi sosyal medyada. O yüzden o da işten çıkartıldı. Bir senarist destek verdi, onun dizisi arşivden kaldırıldı. Bir genç oyuncu gözaltına alındı.Ve birileri ekranlardan isim vererek "Bunlar da ifadeye çağrılacak, gözaltına alınacak" diye açık açık tehdit ettiler, yani hedef gösterdiler. Bu arada baktık, 2 Nisan itibarıyla bakanlar alışveriş yaptılar birdenbire, ellerinde alışveriş sepetleriyle ya da arabalarıyla ilginç görüntüler — ilginç diyorum, sadece ilginç demekle yetineyim — çıktı karşımıza. Bazı alışveriş yapılan merkezlerin mesela adları gözüküyordu, alınan malların şirket ya da markaları gözüküyordu. Bir anlamda propaganda da yapıldı. Bazıları ıssızdı marketlerin, bazılarında mesela Hulusi Akar, eski bakan, gittiğinde yanında bir koruma ordusu vardı, herhalde onun yerine onlar alıyordu. Hulusi Akar'ın şu lafı çok ilgimi çekti: ‘‘Filistin konusundaki boykota katılmayanlar şimdi yerli ve milli sermayeyi hedef alıyor’’ gibi şeyler söyledi. Yani şöyle bir şey var; boykotun kendisine karşı değiller, zaten bunu değişik kereler kendileri yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi mesela enflasyon konusunda da yaptı; ‘‘Fahiş fiyatlarla satanları boykot edin’’ dedi ya da Filistin meselesinde boykot çağrıları yapıldı. Bir kahve zinciri özellikle hedef alındı, Coca Cola hedef alındı falan. Ama şimdi olunca bu, halkı kin ve nefrete teşvik etmek gibi birtakım suçlar yaratılarak takip altına alındı. Bitmedi, Anadolu Ajansı bir haber yaptı, dedi ki, ‘‘2 Nisan günü, 1 Nisan’a göre bir kat fazla alışveriş yapıldı.’’ Neye istinaden bunu söylüyor? Bankalararası Kart Merkezi mi, işte kredi kartları hareketlerini takip eden merkezin rakamıymış. Ama uzmanlar dediler ki, ‘‘Böyle günlük açıklama olmaz, aylık olur, en son Şubat ayı açıklandı. Bunu nereden öğrendiniz?’’ dediler, sordular. Ardından devletin en üst düzey yetkilileri de buradan hareketle “Gördüğünüz gibi milletimiz sermayeye sahip çıktı, yerli ve milli sermayeye sahip çıktı” diye bu rakam üzerinden bayağı bir açıklamalar yaptılar. O zaman tabii, ‘‘Madem tam tersi etki yaratıyor, o zaman boykot çağrısı yapanları niye suçluyorsunuz, niye gözaltına alıyorsunuz, sosyal medya hesaplarına niye erişim engeli getiriyorsunuz?’’ diye insan sormadan edemiyor. En son, artık bu tamamen Türkiye'de kurumların ne halde olduğunu gösteren bir olay, RTÜK Başkanı ne yaptı? Galatasaray... Daha doğrusu Fenerbahçe stadında olduğu için Fenerbahçe-Galatasaray maçı, biliyorsunuz ATV'de verildi ve ATV de boykot edilen yerlerden birisi. Onun reytingini açıkladı hızlı bir şekilde. Zaten Fenerbahçe-Galatasaray maçları boykot olsa da olmasa da her halükarda reytingte en önlerde olur. Ama RTÜK Başkanı’nın hemen büyük bir aceleyle bunu açıklaması… Bir özel şirket, yani ATV ne kadar özelse artık... TRT olsa bir yere kadar… RTÜK Başkanı hemen bunu açıklayarak halkın boykot çağrılarına ilgi göstermediğini söyledi, ki benim bildiğim çok kişi, maçı seyretmek isteyen birçok kişi maçı internetten korsan birtakım yerlerden izlediler ve bunu da aralarında paylaştılar. Diyelim ki haklı ama RTÜK Başkanı’nın üstüne vazife mi böyle bir açıklama yapmak? Tam bir panik hali var. Neden böyle oluyor? Birçok nedeni var. Bir: Tabii ki boykot edilen firmaların korkup iktidarla ilişkilerini gözden geçirmesi. İki: Başka sermaye gruplarının iktidara mesafe alması. Bunlar önemli ama daha önemlisi tabii ki boykotu kim başlattı? Cumhuriyet Halk Partisi başlattı. Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve arkadaşlarının tutuklanmasına protesto olarak girişilen bir olay. Dolayısıyla burada, iktidarın hamlesinin boşa çıkması endişesi var. Boykot gerçekten çok etkili çünkü boykotun şöyle bir özelliği var: Bir şey yapmıyorsunuz. Yani tam tersi, mesela slogan atsanız polis size engel olabiliyor, sokakta toplansanız polis size engel olabiliyor, gözaltına alınabiliyorsunuz, tutuklanabiliyorsunuz. Mitinge gitmek de aynı şekilde… Ama boykot, her şeyden korksanız bile, başıma bir şey gelir endişesiyle korksanız bile yapabileceğiniz bir şey; oturduğunuz yerde, hiçbir şey yapmanız gerekmiyor. Diyelim ki ‘‘2 Nisan'da alışveriş yapmıyoruz’’ diyorlar, alışveriş yapmıyorsunuz. Burada bir suç falan da yok, yani ‘‘Gitmedim, ihtiyacım yok, almadım.’’ Bu, sıradan insanın, devletin şiddet tekelinden korkan insanın bile yapabileceği bir protesto... Dünyada bunun çok örnekleri var. Gandi mesela Hindistan'da başlı başına önemli bir örneğidir. Amerika Birleşik Devletleri'nde siyah özgürlük hareketi, Martin Luther King bunun bir başka örneğidir ve bunlar başarılı olmuştur. Çünkü devleti, iktidarları en zayıf olduğu yerlerden vuruyorlar, ellerini kollarını bağlıyorlar. İşte burada bunun paniği çok ciddi bir şekilde görülüyor ve bunun yayılmasından endişe ederek gözdağı vermek istiyorlar. Onun için insanları gözaltına alıyorlar, onun için sürekli açıklama yapıyorlar ama bir türlü baş edemiyorlar. Normal şartlarda — daha önce de bu konuda çok yayın yaptım, açıkçası şaşkın bir haldeyim — iktidar bunu çok fazla muhatap almasa pekâlâ etkisi fazla olmayacak bir hareket söz konusu olabilirdi, zamanla unutulurdu. Çünkü insanlar bir şey yapıyorlar, o şeyin bir işe yaradığını görmek istiyorlar. Mesela Özgür Özel'in daha önce yaptığı tencere tava çalma çağrısı hiçbir şekilde yürümedi, kimse katılmadı. Niçin yapıldığı bile belli değildi. Ama burada neye bakıyorsunuz? Elinizde şöyle bir imkân yok: Gitmediğim dükkanın cirosu mu düşmüş, izlemediğim kanalın reytingi mi düşmüş, bunları bilemiyorsunuz. En fazla akıl yürütüyorsunuz. Ama bir bakıyorsunuz ki devletin dört bir tarafından, iktidarın dört bir tarafından yandaşlar, iktidar yandaşları, yandaş olmayıp da sözüm ona iktidara muhalif olup da ama yanlamaya çalışanlar, "Ya işte böyle diyorsunuz da bu ayrımcılık olmuyor mu, şu mu bu mu" diye boykota karşı ses çıkartıyorlar. Ya da diyorlar ki, "Ya bu boykot sayesinde işler açıldı" gibi acayip şeyler söylüyorlar. Ve bütün bunları gören diyor ki, "Demek ki bu boykot bir işe yarıyor, canlarını yakmış." Bu da bize neyi gösteriyor? İktidarın gerçekten serinkanlı bir şekilde bir strateji yürütemediğini gösteriyor. Bir diğer yönü, inisiyatifin artık muhalefette olduğunu gösteriyor. Olayın, siyasetin alanının muhalefet tarafından genişletildiğini gösteriyor. Mesela daha önce dayanışma sandığıyla oya çağırdı CHP, 15 milyonu aşkın insan katıldı, çok büyük bir rakam. Ardından ‘‘boykot’’ dedi. Ne kadar insanın katıldığını ölçmemiz mümkün değil; ama iktidarın verdiği sesten, çıkardığı sesten çok etkili olduğu gözüküyor. Muhalefet siyaseti Erdoğan'ın zamanında kendilerine çizdiği o dar alanda yapmayıp, yaratıcı fikirlerle daha genişlettiği zaman gerçekten bir şeyleri değiştirebildiğini görüyor. Tabii ki bu olay böyle bir iki günlük bir olay değil, bir süreç söz konusu. Ama şu ana kadarki baktığımızda, 19 Mart sürecinde inisiyatif muhalefette. Muhalefet gündemi belirliyor. Muhalefetin içerisinde, şu ya da bu şekilde katılan, mitinglerine katılan ya da boykot çağrılarına katılan insanların sayısı ve kendilerine güveni artıyor ve iktidarda da tam bir panik hali gözüküyor. Bu hep böyle kalacak diye bir şey yok, muhalefet yanlış yapabilir. İktidar birtakım doğru hamleleri belki, şu haliyle bakıldığında pek bulacağa benzemiyorlar ama, doğru hamleleri belki geliştirirler ve dengeyi değiştirebilirler. Ama şu an itibarıyla denge iktidarın aleyhine. Diyelim ki Erdoğan o söylediği yeni turpları açıkladı, o zaman ne olacak, bakacağız. İlk açıkladığı turplar, yani Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarını tutukladıkları operasyonun hiçbir şekilde bir ikna etme gücü olmadı. Tam tersine muhalefeti, protestoları teşvik etti. İkinci bir hamle yaparsa Erdoğan, benzer bir durum çok daha güçlü bir şekilde karşımıza çıkabilir. Bekleyip göreceğiz ama an itibarıyla tek başına boykot olayı bile, tek başına 2 Nisan'daki boykot olayı bile Türkiye'deki siyasi dengelerin nasıl değiştiğini, nasıl yeni aktörlerin aktif bir şekilde oyuna dahil olduğunu, toplumun ya da CHP'nin yeni tabiriyle milletin nasıl devreye daha aktif bir şekilde girdiğini bize gösterdi. Sizden aktif bir şekilde devreye girmenizi, bağımsız özgür medyaya destek anlamında da rica ediyorum. Lütfen bizlere sahip çıkın, Patreon'dan ya da YouTube ‘‘Katıl’’dan bizlere destek olabilirsiniz. Bu destekler sayesinde bizler de yolumuza devam edebilelim, sizlere özgür ve özgün bir şekilde seslenebilelim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
04.04.2025 Haftaya Bakış (261): Boykot iktidarı neden korkutuyor? Bahçeli'nin dönüşü & CHP'nin olağanüstü kurultayı
04.04.2025 Siyasi iktidarın boykot paniği biteceğe benzemiyor
03.04.2025 Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
02.04.2025 Transatlantik: Türkiye'deki boykot çağrıları dünyada nasıl yorumlanıyor? Marine Le Pen'e siyaset yasağı, Trump'ın Körfez turu
02.04.2025 İnsanları zorla boykotçu yapıyorlar
01.04.2025 “Vicdanları kanayan AK Partililer”: Kim bunlar?
31.03.2025 Korku eşiği ne zaman ve nasıl aşıldı?
31.03.2025 Devlet Bahçeli çözüm sürecini, MHP’yi ve devleti kurtarmaya çalışıyor
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı