Korku eşiği ne zaman ve nasıl aşıldı?

31.03.2025 medyascope.tv

31 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar ve tabii ki iyi bayramlar. Dün de dediğim gibi, bayramda da yayın yapmaya devam ediyoruz. Bugün zaten Kadri Gürsel’le saat 14.00'te ‘‘Hafta Başı’’ da olacak. Ayrıca saat 15.00'te konuklarla bir özel yayınımız da olacak. Neyi konuşuyoruz? Tabii ki 19 Mart sürecini konuşuyoruz. 19 Mart süreci bayrama rağmen devam ediyor. Özgür Özel'in faaliyetleri devam ediyor, bir bekleyiş devam ediyor. Kimin neyi ne yapacağı belli değil. Ve tabii ki burada çok önemli bir husus var: Yüzlerce genç cezaevinde tutuklu bir şekilde bayramı geçiriyor. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki Hizbullah hükümlüsünü, doğrudan cinayetten hüküm giymiş isimleri, hastalıkları nedeniyle affetti. Ama gençlerin tahliyelerine itirazlar bayram sonrasına kaldı. Bu bir başka cezalandırma yöntemi. Yani hem gözaltına alma hem gözaltına almadan önce onlara yönelik polisin müdahaleleri, gözaltına alma, tutuklama, tutuklamalarına itirazlarının bayram gerekçesiyle ileriye atılması… Bütün bunlar, ülkeyi yönetenlerin protestocuları yıldırmak istediğini bize gösteriyor; ama yılıyorlar mı, hiç öyle gözükmüyor. Ne oldu? Cumartesi günü Maltepe'de yüz binlerce kişinin katıldığı bir miting yapıldı. CHP'ye göre 2.200.000 kişi, doğru mudur bilmem ama gidenler orada yapılmış en büyük miting olduğuna tanıklık ediyorlar, çok kalabalık olduğunu söylüyorlar. Birçok insanın alana giremediğini de söylüyorlar. O da bize gösterdi ki, insanlar yılmıyor. Ve Maltepe'deki kalabalık, Saraçhane'deki kalabalıklardan biraz daha farklıydı. Yaş ortalamasının biraz daha yüksek olduğunu söyledi katılan arkadaşlarımız, yerinde izleyen arkadaşlarımız. Şöyle bir soru var: İnsanlar hiç mi korkmadılar, hiç mi korkmuyorlar? Ne zamandan itibaren bu aşıldı? Gezi'de benzer bir şey yaşanmıştı. Çok ciddi bir şekilde Gezi'nin bastırılması çalışmaları vardı emniyet tarafından. Ülkeyi yönetenlerin çok sert mesajları vardı. Ama bir gün hatırlıyorsunuz, Anadolu Yakası’ndan insanlar yürüyerek Avrupa Yakası'na gittiler ve o artık bir eşiğin bize aşıldığını göstermişti. Bu sefer ne oldu? Aslında ilk gün, 100’ü aşkın kişi hakkında gözaltı kararı çıktı. Ekrem İmamoğlu, 2 belediye başkanı, çok sayıda kurmayı olan isimler sabahın köründe… Zaten bir gün öncesinde diploması iptal edilmiş. Akşam böyle bir olaya gözünü açınca insanlar ne dediler? ‘‘Türkiye'de rejim değişiyor, Erdoğan rakibini yargı yoluyla elimine ediyor ve artık bunun sonu yok, bu böyle gider’’ dendi ve orada korku eşiği alabildiğine yukarı çıktı. İnsanlar başlarına bir şey gelip gelmeyeceğinden endişe etmeye başladılar, hiçbir şeyle alakaları olmasa bile. Aynı gün İsmail Saymaz da gözaltına alındı, biliyorsunuz, bambaşka bir nedenle. Gazeteciler de ürktü, belediyeciler, belediye başkanları, siyasetçiler, muhalefette siyaset yapanlar… Ümit Özdağ zaten hapiste, Selahattin Demirtaş yıllardır hapiste. Böyle bir ortamda iktidar bütün gücünü gösterdi, bütün imkanlarını, baskı imkanlarını, şiddet tekelidir devlet, şiddet tekelini gösterdi ve insanların sessiz kalmasını bekledi. Ama öyle olmadı. Ne oldu? Daha ilk günden itibaren İstanbul Üniversitesi öğrencileri kendiliğinden bir şekilde Saraçhane'ye yürüdüler. O, bir şeylerin iktidarın hiç de beklediği gibi olmadığını, olmayacağını bize gösterdi. Ama onun öncesi var. Onun öncesinde bence Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına giderken yaptığı video çok önemliydi. Normal şartlarda devlet böyle durumlarda gözaltına aldığı, elimine etmek, tasfiye etmek istediği kişiyi olabildiğince çaresiz, güç durumda göstermek ister. Ne yaparlar mesela? Polisler kafasına bastırarak arabaya sokar, koluna polisler girer, başı eğik olmasını beklerler, sanki bir ayıp yapmışlar gibi ve böyle bir havayla baskıyı iyice resmederler. Ama burada öyle olmadı. Ekrem İmamoğlu gayet sakin bir şekilde kravatını bağlarken geldi. Herkese selam etti, ‘‘Önce Yaradan’a, sonra milletime emanetim’’ dedi ve o anda kazandı aslında, o anda kazandı. Eğer demin söylediğim gibi polislerin kolunda başı eğik bir şekilde Ekrem İmamoğlu görüntüleriyle karşılaşmış olsaydı, İstanbul Üniversitesi’nden o öğrenciler belki çıkmazdı. Orada bir eşiği önce Ekrem İmamoğlu aştı. Daha sonra bir baktık, gözaltına alınan kişilerin her biri sosyal medya hesaplarından çok net mesajlar verdiler. Yakınları o hesapları çok hızlı bir şekilde kullandı, avukatlar devreye girdi, partililer devreye girdi ve içeri girenler sanki içeride değillermiş gibi bir hava estirildi. Yani teslim olmadılar, teslim alınamadılar. O bir kere çok önemli bir husus. Ama esas olayı kopartan o üniversiteli gençler oldu. Bu olayı normal şartlarda CHP kendi başına, sadece kendi tabanıyla, kendi kitlesiyle, örgütüyle nereye kadar taşıyabilirdi? Daha önceki örnekleri gördük; Esenyurt örneğini, Beşiktaş örneğini gördük. Beşiktaş'taki mitingi ben yerinde izlemiştim ve o miting hiç de öyle, bir şey var; ‘‘Durduramazlar halkın coşkun akan selini,’’ hiç öyle bir şey yoktu, çok mütevazı bir buluşmaydı. Ama Saraçhane’de adım adım, adım adım o eşik aşıldı. Özgür Özel rakamlar veriyor. İlk gün 250.000, sonra 500.000 diye sayıyor ve en sonunda her geçen gün giderek artan rakamlar… O rakamlar o eşiğin adım adım aşıldığını gösterdi. Ama bunun aşılabilmesi için, bir, olayın aktörlerinin, Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi ve Özgür Özel'in bir duruş sergilemesi gerekiyor öncelikle, onların dik durması gerekiyor. Ondan sonra bir kıvılcım... İşte bu kıvılcımı gençler, üniversite öğrencileri çaktı. Onlar her türlü baskıya rağmen direndiler, gözaltılara rağmen direndiler, biber gazlarına rağmen sürekli protesto ettiler, sürekli katıldılar, yaratıcı şeyler geliştirdiler ve o eşiğin adım adım aşılmasını gerçekleştirdiler. Böyle bir olay yaşadık. Bir de burada tabii şu husus çok önemli, Gezi’den en büyük farklarından birisi bu: İktidarın zaten toplumsal zemini büyük ölçüde erimiş, iktidar artık ülkede azınlıkta ve toplumsal meşruiyet anlamında baktığımızda, hele bu son olayda protestocular tek başınaydılar. Yani sokakta herhangi bir şekilde karşılarına birilerinin çıkma ihtimali… Çatışma anlamında demiyorum, ama böyle şeyler olur; protesto gösterisi yapar birileri, bir başkaları da onları protesto eder. Bunu yapabilecek bir toplumsal tabanı artık iktidarın yok. Bunu insanlar fark etti, gençler bunu fark etti. Gençlerin içerisinde üniversite öğrencilerinin ülke çapında büyük bir kısmı hayatlarından gayrimemnun. Aslında burada Ekrem İmamoğlu bir vesile oldu. Belki hepsi Ekrem İmamoğlu'nu sevmiyorlar; ama bu süreç onları Ekrem İmamoğlu'yla ve CHP ile buluşturdu. Erdoğan'ın hesabı korkuyu yaratmak, korkuyu güçlendirmek ve ardından teslimiyeti getirmek üzerine yapmıştı. İlk baştaki bir bocalamayı saymazsak, ne yapacakları tam belli değildi ama Ekrem İmamoğlu'nun gözaltı sürecinden ve diğerlerinin gözaltı sürecinden itibaren teslim olmamaları ve daha sonra üniversite öğrencilerinin devreye girmesi ve bu arada hakkını yemeyelim, iktidar yanlısı olmayan medyanın da çok net bir şekilde bu olayları aktarması, sosyal medyanın bu anlamda rolü önemli, bizim gibi, Medyascope gibi bağımsız medya kuruluşlarının rolü önemli. Bütün o medya imparatorluğuna rağmen, bütün o troller ağına rağmen, günlerce yayın yapan insanlara rağmen, olayı meşrulaştırmaya, normalleştirmeye çalışmalarına rağmen hepsi tuzla buz oldu. Çok garip bir şey yaşadık. Çok garip bir şey yaşadık. Bu aslında Türkiye için iyi bir şey. Korku tabii ki var, insani bir şey, insanlar tabii ki başta korktu ama çok hızlı bir şekilde bunu aştı. Burada iki tane kritik şey var. Bir, onlar o kadar da güçlü değil; iki, biz o kadar da zayıf değiliz. Bir diğer husus da şu: Artık buradan sonra ne olursa olsun, bu bir yol, bu yoldan gitmek gerekir. Burada, özellikle gençlere baktığımız zaman, bunlar iktidarın, Erdoğan'ın, Bahçeli'nin yapmaya çalıştığı gibi öyle birtakım marjinal sol örgütlerin peşinden giden gençler falan değil. İllaki sol örgütler de var ama esas büyük bir çoğunluğun daha çok kendini Atatürk'le ya da milliyetçilikle tarif eden gençler olduğunu biliyoruz. Araştırmalar da yapıldı bu konuda. İşte iktidar, o çok politize olmadığını düşündüğü gençlerin bu olaya korkacakları için dahil olmayacaklarını düşündü. Hiç hesapta yoktu onların dahil olması. Onların kafasındaki; ‘‘CHP bir şeyler yapmaya çalışacak ama CHP'de bir şeyler yapmaya çalışanların içerisinde hep ‘Bana da sıra gelir mi?’ korkusu yaşanacak. CHP kendi içerisinde çatlayacak, iktidar savaşları kızışacak ve biz de bu arada gücümüzü iyice kuvvetlendireceğiz, iyice tahkim edeceğiz ve herkes, gazetecisi, medya kuruluşu, iş insanı, şusu, busu, herkes biat edecek, sessiz kalacak’’ dendi, tam tersi bir şey oldu. O eşiği Erdoğan'ın yanlış hesapları aştırdı. Yoksa insanların kafasında böyle sokaklara dökülmek falan yoktu. İnsanların kafasında şu vardı: ‘‘Ekrem İmamoğlu aday olacak. Bakalım kazanacak mı? Bakalım ekibi kimlerden oluşacak? Bakalım ne söyleyecek?’’ Ama Erdoğan büyük bir panikle onu yargı eliyle zorla saf dışı bırakmaya çalıştı. Yani düşünün, diplomasını iptal ettiğiniz anda zaten olamıyordu aday, ama yetmedi bir de cezaevine attı. Cezaevine attı, yolsuzluk vesaire, o da yetmedi, bir de ‘‘kent uzlaşısı’’ diye terör suçlaması yarattılar. Ama ne oldu sonra? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum atayamadı. İşte korkuttuğunu düşünenlerin korktuğu an orada başladı, roller tersine çevrildi. Şu anda sürecin inisiyatifi protesto edenlerde. Hep böyle kalır mı bilmiyorum ama o eşik çoktan aşıldı. Yeni çıkacak olan heybeler ve içinden çıkacak olan turplarla yeniden bir korku ortamı yaratabileceklerini hiç düşünmüyorum. Ayrıca Gezi soruşturmasını yeniden ısıtıp yine gazeteci, yazar, sendikacı, iş insanı toplasa da yine etkili olmayacak; çünkü artık Türkiye'de cezaevlerinde her türden iktidarla arası iyi olmayan, iktidardan rahatsız olan insanlar var. Cezaevleri doldu taşıyor ve artık bunlar, iktidarın ömrünü uzatmaya yetmiyor. Maltepe'deki miting bunu gösterdi. Oradaki insanların hepsini içeri alabilecek halleri yok. Dolayısıyla şu anda korkanın iktidar olduğunu; muhalefet cenahındakilerin, iktidardan rahatsız olanların o korku eşiğini çoktan aşmış olduğunu görüyoruz. Bunu iktidarın tekrar tersine çevirmesi imkansız değilse bile çok zor.
Bitirmeden, bize lütfen destek olun. YouTube ‘‘Katıl’’dan ya da Patreon'dan bize, Medyascope'a destek olabilirsiniz. Destek olun ki özgür ve bağımsız gazetecilik yapma imkanlarımızı koruyabilelim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
04.04.2025 Haftaya Bakış (261): Boykot iktidarı neden korkutuyor? Bahçeli'nin dönüşü & CHP'nin olağanüstü kurultayı
04.04.2025 Siyasi iktidarın boykot paniği biteceğe benzemiyor
03.04.2025 Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
02.04.2025 Transatlantik: Türkiye'deki boykot çağrıları dünyada nasıl yorumlanıyor? Marine Le Pen'e siyaset yasağı, Trump'ın Körfez turu
02.04.2025 İnsanları zorla boykotçu yapıyorlar
01.04.2025 “Vicdanları kanayan AK Partililer”: Kim bunlar?
31.03.2025 Korku eşiği ne zaman ve nasıl aşıldı?
31.03.2025 Devlet Bahçeli çözüm sürecini, MHP’yi ve devleti kurtarmaya çalışıyor
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı