Sağcılığı suçlamak ne zaman suç oldu?

12.12.2025 medyascope.tv

12 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Gazeteciler tutuklanmaya devam ediyor. Önce Mehmet Akif Ersoy tutuklandı, Habertürk'ün eski genel yayın yönetmeni. Ama ona yönelik suçlamaların hiçbirisi gazetecilikle alakalı değil. Yani söylediği bir laf ya da yaptığı bir haber değil. Doğrudan uyuşturucu, örgüt kurmak, ama nasıl bir örgüt tam da anlaşılmıyor ve bir grup hâlinde cinsel ilişki falan gibi beklemediğimiz türden suçlamalarla tutuklandı. Fakat kendisi ne dedi: ‘‘Hukukun geldiği noktayı pek çoğumuz biliyoruz. Bu bir siyasi operasyondur. Beni tutuklamayı kafaya koymuşlar.’’ Şunu söylemek istiyorum; ilk gün gözaltına alındığı andan itibaren bazı kişiler, özellikle sosyal medyada, bunun siyasi bir operasyon olabileceğini, iktidar içi güç dengeleri, iktidar savaşlarıyla alakalı olabileceğini söylediler. Ben çok bilmediğim için o tür ilişkileri çok anlam veremedim açıkçası. Zaten suçlamaların hiçbirisi siyasi değil. Fakat Mehmet Akif Ersoy diyor ki: "Hukukun geldiği noktayı pek çoğumuz biliyoruz."
Evet, biliyoruz. Ama şunu söyleyeyim, mesela Medyascope'un yayınları ortada, yaptığı haberler ortada, benim yaptığım yayınlar ortada. Neredeyse maalesef haftada en az bir kere, iki kere basın özgürlüğüne yönelik ihlaller konusunda yayın yapıyoruz, hukukun geldiği nokta konusunda. Aslında Türkiye'de hukukun kalmadığını söylüyoruz ama Mehmet Akif Ersoy'un ve Habertürk'ün böyle bir şey yaptığına ben şahsen tanık olmadım. Tamam, herkes bir şekilde bunu hissedebilir. ‘‘Bu bir siyasi operasyondur.’’ Çok emin değilim ama olabilir. Çünkü Türkiye'de birçok siyasi hesap yargı eliyle görülebiliyor. Fakat buradaki suçlamaların hiçbirisi doğrudan gazetecilik faaliyetiyle alakalı değil. Fakat bir diğer tutuklama Enver Aysever. Enver Aysever’in tutuklamasının siyasi olduğu çok açık. Çünkü ortada ne bir uyuşturucu, ne bir suç faaliyeti, organize suç vesaire hiçbir şey yok. Enver Aysever kendi YouTube yayınında — tıpkı Fatih Altaylı'nın daha önce yaptığı gibi — söylediği şeylerden suçlanıyor.
Olay ne? Ekrem İmamoğlu'nun babası, Hasan İmamoğlu komünizmle ilgili birtakım şeyler söyledi. İşte "Ben zamanında komünizmle çok mücadele ettim ama şimdi Türkiye'ye komünizm geldi. İnsanların malına, mülküne el koyuyorlar" gibi çok, nasıl söyleyeyim, yani tam böyle bir kahve muhabbeti gibi bir şeyler söyledi. Gülüp geçtik. En azından ben gülüp geçtim. Başkaları ne yaptı bilmiyorum ama Enver Aysever bundan hareketle bir yorum yapıp yayında uzun uzun Türkiye'de sağcılık hakkında şeyler söylemiş. Ne demiş? Sağcılığı bir suç olarak ve ahlaksızlık olarak tarif etmiş ve solun tam tersine ahlak olduğunu söylemiş. Hiçbir şeyin ticaretini yapmadığını, din tacirliği yapmadığını vesaire söylemiş. Şimdi açıkçası böyle sağcılık şudur, solculuk şudur gibi genellemeler çok bana mantıklı gelmiyor. Ama kendimi bildim bileli solcu olduğumu biliyorum, söylüyorum ve bu nedenle de sağcılığın iyi bir şey olmadığını biliyorum ve söylüyorum da. Her vesileyle söylüyorum. Birçok yayında da söylemişimdir. Özellikle sağcıların yüzüne söylerim. Bir de benim tabii böyle bir kaderim var; ben gazeteci olarak esas olarak enerjimi daha ilk yıllardan itibaren sağı izlemek ve incelemekle harcadım, İslamcılık, milliyetçilik başta olmak üzere. Sağı bildiğimi düşünüyorum ve sağın iyi bir şey olmadığını da biliyorum ama anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Neyse.
Fakat şunu biliyorum ki çok iyi sağcılar, ahlaklı sağcılar, vatanını seven, insanları seven sağcılar da tanıdım; çok berbat solcular da tanıdım. Ahlaktan uzak solcular da tanıdım. Daha doğrusu kendine solcu diyenler tanıdım. Ama hiç kimsenin üstüne vazife değildir, "Sen sağcı olamazsın, sen solcu olamazsın" gibi şeyler söylemek kimsenin üstüne vazife değil. Mesela biliyorum Enver Aysever beni solcu olarak görmüyor. Biliyorum, o onun kendi bileceği iştir. Eğer bir insan kendine solcu diyorsa solcudur deyip geçeriz. Şimdi burada Enver Aysever'in söylediklerinden bir suç yaratmak... Yani önce bir duyduk, gözaltına alındı diye. ‘‘Allah Allah! Neden alınmış? Bu sözlerden olabilir mi? Acaba başka bir şey mi var?’’ dedik, ben en azından dedim ama hakikaten bu sözler... ‘‘O zaman herhâlde ifadesini alırlar, bırakırlar’’ dedik. Hayır, halkı kin ve düşmanlığa tahrikten tutuklandı. Akıl alır gibi değil. Gerçekten akıl alır gibi değil.
Yani şimdi bir sağcının bile ‘‘bu kişi tutuklansın’’ diye aklından geçirebileceğini sanmıyorum. Kimi nereye teşvik etmiş? Yani ‘‘sağcılar şöyledir, böyledir, böyle kötülerdir’’ falan der. Siz de ona cevap verirsiniz ya da duymazdan gelirsiniz. Umursamazsınız. Yani burada savcıların buradan bir vazife çıkartmaları ve yargıçların da buradan bir tutuklama yapmaları bizi Mehmet Akif Ersoy'un başta söylediğine getiriyor: Hukukun geldiği nokta. Enver Aysever'in tutuklanması gerçekten akıl alır gibi değil diyeceğim ama bu ilk defa olmadı. Defalarca oldu ve daha da olacağa benziyor. Ben de şahsen tutuklanabilirdim. Kasım başında alındık gözaltına, ifade verdik diğer gazetecilerle birlikte, bizi saldılar ama yurt dışı çıkış yasağı, telefona el koyma falan. Tutuklansaydık da olabilirdi. Şaşırmazdım. Serbest bırakıldık, şaşırmadım. Her şey olabilir. Çünkü sizin yaptığınız savunmaların, şunların, bunların bir anlamı yok. Bir şekilde bu işler böyle yürüyor ve gazeteciler üzerinde çok ciddi bir baskı var. Öteden beri var ve şimdi özellikle YouTube üzerinden yayın yapan ve etkili olan gazetecilere. Özellikle Fatih Altaylı bunun en çarpıcı örneği, defalarca konuştuk.
Ve Enver Aysever... Hiç izlemedim, yani bir videosunu baştan sona. Bana yönelik laflar ettiği bir videosundan kesitler, arkadaşlar söyledi, onları görmüşlüğüm var. Ama biliyorum ki çok izleniyor. Bir buçuk milyon X'te takipçisi var. Belli ki bir etkisi var. Ve bu etki birilerini rahatsız ediyor ve bir bahaneyle, ki çok zorlama bir bahaneyle tutuklandı. Buna insan hakikaten ne diyeceğini bilemiyor ama tarihe not düşmemiz lazım. Ben şahsen burada bu konudaki duruşumu belirtmek zorunda hissediyorum kendimi. Bu asla kabul edilemez bir şey. Şu anda bakıyoruz, Fatih Altaylı, Merdan Yanardağ... Onu da uyduruk bir casusluk suçlamasıyla tutukladılar. İlk aklıma gelenler. Başkaları da var. Bu arada şunu söyleyeyim: Türk sağının en favori isimlerindendir ama bence sağcıların hak etmediği kadar büyük bir insandır; Ahmet Hamdi Tanpınar. Onun 1960'taki bir sözü... Bunu bir arkadaşım bana söyledi. Ben açıkçası bilmiyordum ya da duyduysam da unutmuşum. O sözü okumak istiyorum, ki Tanpınar'ı birçok kişi sağcı olarak görür. Diyor ki: "Sağcı olmak çok güç, hattâ imkânsız. Evvelâ memleketimde en cahil ve budala insanlar sağcı, yâhut da âşikâr şekilde hâin ve ahlâksız." 1960 yılında demiş bunu. Kimse herhâlde Ahmet Hamdi Tanpınar'a bu yüzden bir soruşturma vesaire açmamış ve hâlâ bu lafı dolaşımda. Evet, sağcılığı suçlamak, ‘‘sağcılık bir suçtur’’ demek suç olabilir mi? Olamaz. Asla olamaz. Yıllarca bir solcu olarak işitmediğimiz hakaret, yalan, iftira kalmadı ama hiçbir zaman aklıma bunun bir yargı meselesi olacağı gelmedi. Bugün mesela ‘‘ben solcuyum, bana şöyle dediler’’ diye yargıya gitsem herhâlde beni kapıdan çevirirler. Ama bir de Türkiye'de olmayan adaletimize böyle de bir not düşülmüş oldu. Umarım Enver Aysever ve diğer gazeteciler bir an önce özgürlüklerine kavuşurlar.
Peki bugünün ithafı... Hep aklımdaydı. Dün baktım ölüm yıldönümüymüş. Bir de filmi oynuyor, Adile Hanım, Adile teyze, Masalcı teyze, Adile Naşit. Evet, Adile Naşit. 1987, 11 Aralık. Bayağı da olmuş. Ve şunu gördüm, çok sarsıldım inanın, 57 yaşındaymış öldüğünde Adile Naşit. Ben şimdi 63 yaşındayım. Önümüzdeki ay 64 olacağım. Yani Adile Naşit bana hep daha böyle büyük, yaşlı bir teyze gibi gelirdi. Ama müthiş bir oyuncu. Aileden oyuncu. Tiyatrocu, oyuncu. Babası, annesi, kardeşi, yeğeni... Ailede herhâlde bu işe bulaşmayan pek kalmamış. Eşi de oyuncuydu. Ve bir de tabii çok hazin bir şey var; 15 yaşında, kalbi delik olan oğlunu kaybediyor Adile Naşit ve hayatımıza hep bir anne rolüyle çıktı, anne ya da teyze. Onun bir zamanlar TRT'de yaptığı ‘‘Uykudan Önce’’ programı vardı. O programda masallar anlatırdı. Münir Özkul'la tabii ki ‘‘Hababam Sınıfı’’ başta olmak üzere hep eküri oldular. Hep birbirlerini tamamladılar.
Geçen Müge Instagram'da bir şey gösterdi. Çok güldük beraber. Kartal Tibet anlatıyor, yıllar önce Uğur Dündar'ın bir programında. Kartal Tibet hem oyuncuydu bir zamanlar bizim çocukluğumuzda, sonra da yönetmen. Zaten Adile Naşit'in filmlerinin birçoğunu Kartal Tibet ya da Ertem Eğilmez yönetmiş. Kartal Tibet bir anı anlatıyor. Arabada gidiyorlar ve Adile Naşit'le bir şakaları varmış. Şimdi unuttum ne olduğunu. Yine ona sataşıyorlar arabada. Nişantaşı'nın ortasında camı açıp bağırıyor: "İmdat! İnsan kaçırıyorlar!" ya da öyle bir şey söylüyor ve polisler çeviriyor. Ve polisler çevirdiğinde de yine aynısını söylüyor. Ve tabii polisler bunları tanıyınca, "gizli kamera," o zaman öyle denirdi, "gizli kamera şakası" yapıldığını düşünüyorlar falan. Neyse. Çok güzel bir olaydı ve aslında bu insanlar, o ‘‘Hababam Sınıfı’’nda gördüğümüz oyuncular, yönetmenler, işte senaristler falan birlikte bayağı da bir eğleniyorlarmış ve bizi de eğlendiriyorlarmış. Kendisini sevgiyle ve rahmetle anıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
13.12.2025 Dile kolay 4600 gün: İBB davası bitmeyeceğe benziyor
12.12.2025 Sağcılığı suçlamak ne zaman suç oldu?
11.12.2025 Habertürk’ün laneti
10.12.2025 Dile kolay 2 bin 962 gün
09.12.2025 İmamoğlu yargılamaları: Savunma saldırıyor
08.12.2025 Fatih Altaylı haklı mı? İş dünyamız korkak mı?
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
06.12.2025 Fethullahçılık varlığını nasıl sürdürebiliyor?
05.12.2025 Türk’ün Türk’e, Kürdün Kürde propagandası
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı