Osman Öcalan'dan itiraflar

16.09.2004 Vatan

"Amerika bizi destekliyor, biz de Amerika'nın Irak'a müdahalesini"

PKK/Kongra-Gel'den ayrılıp PWD (Yurtsever Demokrasi Partisi) kurma çalışmaları yürüten grubun lideri konumundaki Osman Öcalan'a PKK'dan neden ayrıldıklarını, Abdullah Öcalan'a nasıl baktıklarını ve ABD ile ilişkilerini sorduk...

Neden PKK/Kongra-Gel'den koptunuz?
Örgütte iki ana eğilim vardı. Biz silahlı mücadeleyi bütünüyle sona erdirip siyasal-diplomatik çabayı öne çıkararak çözüme gitmeyi öngörüyorduk. Sosyalist-muhafazakâr çizgiyse tekrar savaş yoluyla Türkiye'yi çözüm noktasına getirmeyi savunuyordu. Başlangıçta bizim demokratik değişim çizgimiz belirleyiciydi. Ama Abdullah Öcalan'ın da diğer tarafa ağırlık koymasıyla reformların uygulanması engellendi. 2004'ün 25 Şubat'ında bir darbeyle bizleri dışladılar. Yapılması gereken, ayrılıp yeni bir hareketi başlatmaktı. Biz şimdi değişimi örgütlüyoruz. PKK sosyalist karakterdedir, bizse demokratik karakterdeyiz. PKK sınıfsaldır biz değiliz. PKK otoriterdir biz liberal demokratız.

KDP yetkilisi Necirvan Barzani, Abdullah Gül'e "Osman Öcalan'la niye işbirliği yapıyorsunuz, bunları niye kullanmıyorsunuz?" dedi mi gerçekten?

Demiştir.

Peki böyle bir şey sizin için sözkonusu olabilir mi?
Tabii, çünkü biz silahlı mücadeleyi kesin bir biçimde gündemimizden çıkarttık.

Geri dönüşü olmayacak bir şekilde mi?
Kesinlikle geri dönüşü olmayan bir şekilde. Askeri elbiselerimizi indirmişiz, yıkamışız, ütülemişiz; anı olarak saklıyoruz. Sadece anı olarak, tekrar giymek için değil.

Silahları gömdünüz mü?

Gömdük yani bıraktık...

Gömünce biliyorsunuz, gerektiğinde tekrar çıkarmak mümkündür...
Gömmek anlamında değil, bıraktık; silahı terk ettik. "Şu veya bu koşulda döneriz" diye bir düşüncemiz bulunmuyor. Biz kendimizi bütünüyle demokratik siyaset yapmaya yatırmış durumdayız.

İlk ayrışma döneminizde "aramızda tartışıyoruz, İmralı kararı versin, biz de uyalım" gibi bir hava vardı. Ama kopuşla birlikte görüyorum ki artık yollarınız ayrılmış...
İmralı ağırlığını sosyalist-muhafazakâr kesimden yana koyarak demokratik değişimi reddetti. Böylece, artık İmralı'ya rağmen politik çizgimizi uygulama noktasına geldik. Biz Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünden yanayız. O bize istediği kadar düşmanlık yapsın, cezaevinde olan tüm Kürt tutuklularının özgürlüğünden yana olduğumuz gibi onun için de önemli çabamız olacaktır. Biz liberal demokratik bir espriyi esas aldığımız için herkesin görüşlerine değer veririz, ama politik tavrımızı bağımsız olarak belirleriz. Abdullah Öcalan son dönemlerde ciddi bir biçimde Kemalizmi sahiplenmektedir. Yalnız taktik olarak değil, temel bir yaklaşım olarak bunu benimsemiştir. O statükocu kesimlerle yürümek isteyip, AKP karşıtı bir tutum takınırken PWD olarak biz hükümete daha olumlu yaklaşıyoruz.

Abdullah Öcalan'a karşı bir sempati, bağlılık hisseden kitleler var. Bunu nasıl kıracaksınız? Zorlanmayacak mısınız?
Bizce onun aşılması çok yaygın bir biçimde başlamıştır. Tartışılan artık Kongra-Gel değil halkın bugüne kadar özel olarak kabul ettiği Abdullah Öcalan'dır. Çözümle çözümsüzlük arasındaki bu tartışmalar nedeniyle ona bağlılık giderek sembolik hale geliyor. Politik bağlılığın aşılması süreci hızla ve en geniş kapsamda yaşanıyor.

Gerçekten ABD ile sıcak bir ilişkiniz var mı?
Mevcut durumdaki yaklaşımları bize ortam sunmaktadır. Bir ortam sunuyorlar ve engellemiyorlar. Amerika değişim çabalarını hep olumlu baktı. Bu değişim hareketi başladığında baskıcı olmadı. Bugüne kadar Irak'ta herhangi bir engelleyici tutum da takınmadı.

İstese girebilir mi? Sizin dolaşımınızı, varlığınızı sınırlamak ya da iptal etmek gibi bir gücü var mı?
Tabii girebilir. Kendisi direkt yapamasa bile Iraklı güçler aracılığıyla engel koyabilir.

Sizinle ilişki kuruyorlar mı?

Kongra-Gel saflarındayken şu veya bu düzeyde ilişkilerimiz, tartışmalarımız oldu, onlara daha çok değişim programını anlatmaya çalıştık. Partileşinceye kadar devletler düzeyinde resmi ilişki kurmak istemiyoruz. Partileştikten sonra, resmi bir kimlikle ilişkileri geliştirmek mümkündür. Bu aşamadan sonra hem ABD, hem AB açısından bu tür ilişkiler mümkün hale gelecektir.

Hem ABD'nin Irak'a müdahalesini destekliyor, hem de Büyük Ortadoğu Projesi'ne olumlu baktığınızı yazıyorsunuz...
19. yüzyıl boyunca dünyada klasik sömürgecilik uygulandı. 20. yüzyılda yeni sömürgecilik gündeme geldi. 21. yüzyıldaysa farklı bir yaklaşım var. Biz buna demokratik sömürgecilik diyoruz. Ortadoğu'ya bakacak olursak, Kürtler açısından mevcut sistemlerin kabul edilecek hiçbir yönü yok. Hiçbir zaman yaşadıkları ülkede iktidarın öznesi haline gelemediler, hep nesnesiydiler. Şimdi durum değişiyor.

Irak'ta Kürtler kendi başına yapamayacaklarını Amerika sayesinde mi yapıyorlar?
Kürtler hiçbir yerde kendi güçleriyle mevcut rejimlerini değiştiremezler.

ABD eliyle yapılıyor olmasından rahatsızlık duymuyor musunuz?
Kesinkes duymuyorum.

Irak'tan sonraki hedeflerin İran ve Suriye olacağı söyleniyor. Bush'un yeniden seçilip buralara müdahalesi durumunda tavrınız ne olacak?
Kürtler açısından olumlu olur. Artık tükenmiş, ne kendilerine ne de başkalarına hayrı kalmayan rejimlerin aşılıp demokratik rejimlere geçilmesi ilk planda Kürtler, ikinci planda buralardaki tüm hakların lehine olur.

'ABD Kandil Dağı'na saldırmaz'
Öcalan ABD'nin Kandil Dağı'ndaki PKK/Kongra-Gel militanlarını neden çıkartmadığı sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Türkiye bir genel afla çözümün önünü açsaydı, ABD PKK'nın Kandil ve diğer dağlık alanlardaki varlığına müsamaha göstermeyecekti. Amerika ölçtü biçti, Türkiye'nin Eve Dönüş yasasıyla attığı adımı tatmin edici bulmadı. ABD'nin Irak'ta ciddi sorunları var, önceliği tabii ki fanatik dini ve milliyetçi direnişi tasfiye etmek olacaktır. Amerikalılar çözüm ihtimali olmadığı müddetçe Kürtler'in silahlı varlığının üstüne gitmek istemiyor. ABD'nin sorunları var, zorlayıcıdır, bu bir etkendir ama esas mesele bu değildir; Türkiye'nin çözüme yönelik bir yaklaşımı olmamasıdır. Yani çözüm olmazsa Kandil'e yönelmez, en fazla sınırlandırabilir. ABD silahlı mücadeleyi yürüten Kongra-Gel'den uzak duruyor. Bunun yerine demokratik mücadeleyi esas alan bir gücün Türkiye ile muhatap haline gelmesinden yana."

Görüşmeden izlenimler

Arkasının kuvvetli olduğu aşikar

Osman Öcalan ile görüşmemiz kolay ve hızlı oldu. 8 Eylül Çarşamba günü PKK/Kongra-Gel'den ayrılıp PWD adlı yeni bir örgüt kurmak isteyen grubun internet sitesine bir e-posta yolladık. Ertesi gün görüşme talebimiz kabul edildi. Cuma sabah erkenden foto muhabiri arkadaşım İlker Akgüngör'le yola koyulduk. KYB denetimindeki Süleymaniye kentine geceye doğru vardık. Bir süre sonra otelimizin restoranında PWD'li iki çiftle buluşup ertesi günkü röportajın detaylarını konuştuk. Resmen evli değillerdi ama dördünün de parmaklarında alyans vardı. Biz Türk rakısı içerken, onlar da Türk birasını tercih etti. Cumartesi sabahı içlerinden biri, bizi arabasıyla şehrin dışında bir eve götürdü. Burada tepeden tırnağa sivil Osman Öcalan ile Serhat kod adlı Kongra-Gel Yürütme Kurulu üyesiyken ayrılan Hıdır Yalçın bizi bekliyordu.

Musul'da yaşıyor
Öcalan, Musul taraflarından geldiklerini, ama orasının güvenlik açısından sorunlu olduğu için Süleymaniye'yi tercih ettiklerini söyledi. PKK'nın suikast ihtimali nedeniyle sürekli yer değiştirdiğini, Musul ile Bağdat arasında gidip geldiğini de ekledi. Nispeten güvenli olan Kuzey Irak'taki olağanüstü önlemleri ve kontrolleri görünce insanın aklına, Öcalan ve arkadaşlarının Irak'ta dolaşabilmek için çok donanımlı ve "arkalarının kuvvetli" olduğu geliyor. Bunu kendisine sorduğumuzda hiç de yalanlama yoluna gitmedi. Öcalan'ın ABD ve şimdiki Irak yönetimi (tabii özellikle Kürt gruplar) ile iyi ilişki içinde olmayı bir ayıp değil, tam tersine bir övünç meselesi olarak gördüğüne tanık oldum.

Şaşırtıcı dönüşüm
Görüşmeyi ev sahibi çift de izledi. Daha sonra yemek vakti, bir başka militan da bize katıldı. Herkes sivildi, Osman Öcalan'ın midesine düşkün olduğu belliydi, ama hiç de obez bir hali yoktu. Hıdır Yalçın'ın çok az söze girdiği iki buçuk saate yakın süren röportajda Öcalan'ın dile getirdiği görüşler beni çok şaşırttı. Öcalan kendine bundan böyle Tayyip Erdoğan'ı örnek almışa benziyor. Ve tıpkı benim gibi o da Erdoğan'ın gerçekten değiştiğine emin, takiyye yaptığına inanmıyor. Peki kendisi değişiminde samimi mi? Bence öyle. Nasıl Erdoğan değişime, hatta dönüşüme mecbur kaldıysa Osman Öcalan ve arkadaşları için de benzer bir durum söz konusu. Önemli olan bu değişimin rotasının ne olduğu.

Osman Öcalan kimdir?
PKK'nın ikinci ismiydi abisine karşı çıkınca atıldı 1958 doğumlu Osman Öcalan 6 kardeşin en küçüğü. Lise yıllarında kısa bir süre Doğu Perinçek'in Aydınlık grubuna sempati duyduktan sonra abisinin kurduğu PKK'da 20 yaşından itibaren aktif olarak yer almış. 1986'da PKK'nın lider kadrosuna giren kardeş Öcalan "Aslına bakılırsa ciddi bir şiddet eyleminde yer almadım, daha çok siyasi ve diplomatik çalışmalarda bulundum" diyor.
Ferhat kod adıyla tanınan Öcalan, Ortadoğu'nun farklı bölgelerinde örgütsel faaliyet yürüttü. 1993'ün başında abisiyle farklı görüşler savunduğu için PKK üyeliğinden atıldı, 3 ay 2 gün tecritte tutuldu. 1995'te örgüt tarafından "şartlı idam"a mahkum edildi, 1997'de affedildi. Hemen ardından örgüt içinde tekrar yükseldi. Abisinin yakalanmasından sonra oluşturulan "Başkanlık Konseyi" ne seçildi. En son olarak Kongra-Gel Başkan Yardımcısı ve "örgütün ikinci adamıydı."
Osman Öcalan ve arkadaşlarının Şubat ayında başlayan çıkışları Ağustos'ta PKK'dan kopmayla sonuçlandı. Şimdi abisine meydan okuyor ve PKK'ya karşı PWD (Yurtsever Demokratik Parti) adlı yeni bir örgüt kurmaya çalışıyor. Osman Öcalan örgütün tüm katliam ve diğer eylemlerinin sorumlusu olarak aranıyor. Diyarbakır 2 Nolu DGM 26 Haziran 2004 tarihinde hakkında "Yasadışı örgütün eylem ve stratejisinin belirlenmesinde talimat vermek" suçundan ömür boyu hapis istemiyle dava açtı ve gıyabi tutukluluk kararı verdi.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
06.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (230): CHP iktidara yürüyor mu? Sisi-Erdoğan kavuşması - Teğmenlerin kılıçlı yemini
05.09.2024 Bir mozaik olarak Türkiye (4): Pakrat Estukyan Türkiye’de Ermeni olmayı anlatıyor: “Yegâne talebimiz eşit yurttaşlık”
04.09.2024 31 Mart’ta AKP ile seçmeni arasında ne oldu? Feyza Akınerdem ile söyleşi
04.09.2024 Transatlantik: Sisi-Erdoğan kardeşliği, BRICS Türkiye’ye ne katar? Netanyahu neden ateşkes istemiyor?
03.09.2024 “Erdoğan iyi, çevresi kötü” önermesinde son durum
02.09.2024 Kara Harp Okulu’ndaki “Subaylık Yemini” olayı: Hakan Şahin ile söyleşi
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı