Öcalan Erdoğan’ın her dediğini yapar mı?

17.05.2025 medyascope.tv

17 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Çözüm süreci, PKK'nın fesih kararı, silahları bırakma kararı pazartesi gününden beri Türkiye'nin gündeminde ama çok fazla bir değişiklik, hareket yaşanmadığı için zamanla konuşulması azaldı. Fakat önümüzdeki günlerde çok yoğun bir şekilde konuşulacak tekrar, zira birtakım hamleler göreceğiz gerek örgütten gerek devletten. Bu kaçınılmaz bir şey, bir süreç, bir karar açıklandı ve şimdi onun hayata geçmesi gerekiyor. Burada başından itibaren bu sürece şüpheyle bakanların en çok dile getirdiği, muhalefet kanadından şüpheyle bakanların en çok dile getirdiği hususlardan birisi, silahların bırakılmasının tek başına bir demokrasinin kapısını açmayacağı, yani barış eşittir demokrasi denemeyecek, ki haklı bir tespit. Ama sanki şöyle bir hava da yaratılmak istendi: ‘‘Erdoğan bir şekilde örgütle, ama esas olarak Öcalan’la anlaşacak, — ya da siyasi iktidar, Bahçeli de var — onlara bazı şeyler verecekler, onlardan çok şey alacaklar — özellikle Erdoğan’ın yeniden seçilmesi — ama Türkiye bildiğimiz gibi devam edecek.’’ Bildiğimiz gibi derken nedir? Yine gencecik çocuklar sudan sebeplerle polis tarafından baskıya uğrayacaklar, gözaltına alınacaklar, tutuklanacaklar, belediyelere operasyonlar yapılacak, gazeteciler içeri atılacak gibi çoğaltılabilecek, Türkiye’de son yıllara damgasını basan, özellikle güvenlik güçleri ve tabii ki yargı eliyle baskı uygulamaları, otoriter rejimin temeli olan bu uygulamaların aynen devam edeceği beklentisi var. Peki bu nasıl olacak? Örgüt silahı bıraktı, sonra hiç mi bir şey değişmeyecek? Bir şeyler değişmek zorunda kalacak, yasal düzenlemeler yapılmak zorunda kalacak, cezaevindeki insanların çıkması gerekecek. Özellikle Kürt hareketi ile ilişkili yasal hareket ya da yasa dışı hareketle ilişkili kişilerin bir şekilde özgür olması, yurt dışındaki bazılarının Türkiye’ye gelmesi gibi şeyler olacak. Bütün bunları yaparken siz Türkiye’de diyelim ki CHP’li belediye başkanlarını, üniversiteli gençleri, gazetecileri içeri tıkabilecek misiniz? İki ayrı hukuk mu uygulanacak? Bu, çok belirsiz bir durum. Ben bu sürecin Türkiye'nin tekrardan hukuk devletine ve demokrasiye dönüşünün önünü açacağını, ama bunun gerçekleşebilmesi için muhalefetin kolları sıvaması gerektiğini – ki 19 Mart’tan beri bunu görüyoruz, CHP'nin başını çektiği bir hareket var – ve Kürt hareketinin de bir şekilde bununla yan yana yürümesinin Türkiye’yi demokratikleştireceğini düşünenlerdenim ve bu anlamda bu silah bırakmanın Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda çok büyük bir avantaj olduğunu düşünenlerdenim. Sayıca benim gibi düşünenlerin az olduğunun farkındayım. Genel eğilim şöyle: Öcalan hareketin başına geçecek – ki zaten başındaydı ama fiilen cezaevinde, İmralı’da olduğu için yapamıyordu – her şey ona bırakılacak ve o da iktidar ne derse onu yapacak, yani kendini ilgilendiren birtakım haklar alacak, birtakım tavizler kopartacak ama kendisini ilgilendirmeyen konularda, özellikle muhalefetin, muhalif partilerin ve toplumsal muhalefetin baskı altında tutulmasına pek de itiraz etmeyecek, sessiz kalacak gibi bir tablo çiziliyor. Bu, sol hareketlerde de var, CHP içerisinde de var, muhalefet kesiminde çok yaygın, hatta yer yer bazı Kürtlerin de böyle düşündüğünü görüyoruz. Buradaki önermede bence çok ciddi bir analiz hatası yapılıyor. O da, Öcalan'ın iktidarın yörüngesinde bir aktör olduğu tespiti. Öcalan’ın iktidar karşısında, onlardan gelen şeylere — özellikle Erdoğan tabii iktidar deyince akla gelen — tabi olduğu… Bu konuda da çok çarpıcı bir örnek var önümüzde: 2019 yenilenen İstanbul seçimleri öncesi Öcalan, Kürtleri tarafsız kalmaya çağırdı, çağırmaya çalıştı daha doğrusu ama doğru dürüst bu talebini de dile getiremedi. Devlet onun bu çağrıyı yapması için bir şeyler denedi, eline yüzüne bulaştırdı ve Kürtler İstanbul’da ağırlıkla İmamoğlu’na destek verdiler ve İmamoğlu, ki o tarihte Selahattin Demirtaş cezaevinden açıkça çağrı yapmıştı, İmamoğlu farkı arttırarak kazanmıştı. Bu bir örnek olarak sık sık karşımıza çıkıyor. Tabii ki önemli bir örnek ama şunu da unutmamak lazım: Öcalan yıllardır tecrit altında yaşadı, yıllar boyunca. O kadar iktidarın her dediğini yapabilecek, onlarla iş birliğine teşne birisi olsaydı, Öcalan'la bu yapılanlar çok daha önceden başlardı. Ben bunun böyle olduğunu, Öcalan'ın iktidarın her dediğini yapan birisi olduğunu düşünmüyorum. Hayat bize bunu göstermiyor. Bunu doğrulayan birtakım örnekler olması, bütün hepsinin böyle olduğunu bize düşündürtemez diye inanıyorum. 27 Şubat metnine baktığınız zaman bunu görüyorsunuz. Çok güçlü bir demokrasi vurgusu var, demokrasi talebi var. Diyebilirsiniz ki, ‘‘bunu talep eder ama sonra görmezden gelir.’’ Tabii bu Türkiye'de çok olan bir şey. Erdoğan da ‘‘ileri demokrasi’’ demişti ve otoriter bir rejim inşa etti. Fakat belli bir yerden sonra bu hareketin, özellikle Kürt hareketinin, yasallığın tamamen tek merkez olacağı bir Kürt hareketinin demokrasiye doğru evrilmesini, demokrasi talebini çok daha güçlü bir şekilde dile getirmesini kimse engelleyemez. Öcalan dahil kimse… Kaldı ki Öcalan'ın böyle bir engelleme içerisinde olacağını da düşünmüyorum. “Öcalan’ı mı övüyorsunuz” diyenler olabilir. Övmüyorum ama şunu da biliyorum ki bu devlet, yıllar sonra içine düştüğü açmazdan çıkmak için Öcalan’ın kapısını çaldı. Devlet Bahçeli, Öcalan hakkında çok ilginç şeyler söyledi. Ne dedi? “Kurucu önder” dedi. İtirazlara rağmen bir kere daha dedi, ona şükranlarını dile getirdi. Sonuçta devletin ona tanıdığı çok geniş bir meşruiyet alanı var. Bu meşruiyet alanını sadece ve sadece devletin kullanışlı gördüğü için ona açtığını düşünenler bence yanılıyorlar. Burada sanki, tam cümleyi bulmaya çalışayım: Devlet, Öcalan’ı olduğu gibi kabul etmek zorunda kaldı. Öcalan’ı olduğu gibi… Nedir olduğu gibi? Bir kere öngörülemez birisi, sürekli yeni şeyler söyleyen birisi. PKK’nın tarihine baktığımız zaman, Öcalan’ın sürekli yeni yeni birtakım şeyleri hareketine dayattığını ve kabul ettirdiğini görüyoruz. En son, bir önceki dönemde bağımsız Kürdistan'dan federasyona, sonra demokratik özerkliğe taşıdı insanları. Şimdi özerklik ve her türlü kültüralist taleplerden uzak bir perspektif sundu ve hareketi içerisinden kimse de çok fazla itiraz etmiyor. Dolayısıyla burada karşımızda öngörülmesi zor, hareketi üzerinde hâlâ çok etkili ve her türlü iktidarla iş yapabilecek; fakat tabanından gelen talepleri reddetmeyecek, onları önemseyecek, onları görmek zorunda olduğunu bilen birisi var. Dolayısıyla buradan, Erdoğan-Bahçeli-Öcalan el ele ve Türkiye'de otoriter rejimin pekişmesi şeklinde bir tablo çıkacağını düşünenler – ki sayıları çok – bana göre yanılıyorlar. Öcalan'ı kendilerine bir tür muhatap ve de belki de partner olarak seçen Bahçeli ve Erdoğan da o otoriterlikten sıyrılmak zorunda kalacaklarını biliyorlar. Bunu en çok Bahçeli'de görüyoruz. Erdoğan henüz o noktaya gelmedi ama o noktaya gelme ihtimali bence hayli yüksek. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
25.05.2025 Fethullahçılarla barışma mümkün mü?
24.05.2025 Her şeye rağmen iyimser olmak ve iyimser kalmak
22.05.2025 Bir Süleymancı olmadığım kalmıştı
21.05.2025 Her kuşun eti yenmez!
19.05.2025 Erdoğan ile Bahçeli nerelerde birleşiyor, nerelerde ayrışıyor?
18.05.2025 İçinden geçtiğimiz süreci anlamak için faydalı bir kavram: ”Önleyici barış”
18.05.2025 Trump cihatçıları seviyor
18.05.2025 Hakkımdaki iftiralara karşı net yanıt
17.05.2025 Öcalan Erdoğan’ın her dediğini yapar mı?
16.05.2025 Nereden çıktı bu Süleymancılar?
25.05.2025 Fethullahçılarla barışma mümkün mü?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı