Mehmet Akif Ersoy’un yalnızlığı

14.12.2025 medyascope.tv

14 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Türkiye'de gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması artık sıradanlaştı. Neredeyse her gün bir vaka yaşıyoruz. Bu, yıllardır böyle sürüyor. Son dönemde iyice artmış durumda. Şunu yaşıyoruz genellikle; birilerini yargı yoluyla susturmak isterken siyasi iktidar, birileri de onlara sahip çıkıyor. En son Merdan Yanardağ, Fatih Altaylı örneklerinde de bunu gördük. Aileleri, yakınları, avukatları, çalıştıkları kurumlar, iş arkadaşları, siyasi olarak benzer çizgide olanlar diyelim, onlara sahip çıkıyorlar. Bu, öteden beri böyleydi. Bir slogan var biliyorsunuz: "yalnız değildir." A kişisi yalnız değildir, B kişisi yalnız değildir ve bir dayanışma ağı örülüyor. Şimdi son dönemde yaşadığımız, son birkaç günde yaşadığımız iki olay birden var. Enver Aysever söylediklerinden dolayı tutuklandı. Beklediğimden daha zayıf olmakla beraber belli bir dayanışma söz konusu. Enver Aysever'in hukuksuz yere, herhangi bir kanuna dayanmadan tutuklandığına yönelik çok kişi, siyasetçiler, gazeteciler tavır alıyorlar ve ona yönelik desteklerini söylüyorlar.
Ama bir diğer kişi, Habertürk televizyonunun genel yayın yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un başına gelenlere baktığımız zaman Mehmet Akif Ersoy yalnız. Hiç de öyle ‘‘yalnız değildir’’ denilebilecek bir durumda değil. Mehmet Akif Ersoy yalnız, çünkü — çünkü’nün altına konacak çok şey var — öncelikle siyasi bir nedenle yargılanmıyor. Yazıp çizdiklerinden dolayı yargılanmıyor. Siyasi iktidarı gazeteciliğiyle tehdit eden birisi değil. Hatta tam tersine siyasi iktidarın tercih ettiğini bildiğimiz birisi. Habertürk gibi ana akım gibi görülen bir mecrada iş bulmuş, giderek adım adım yükselmiş ve bu yükselmesini de büyük ölçüde siyasi iktidardan değişik kişilerle iyi ilişkilerine de borçlu olan, tabii ki gazetecilik olarak belli bir performansı var ama o ilişkilerin de önünü açtığını bildiğimiz birisi. Dolayısıyla burada siyasi bir şey yok ya da yok olduğunu düşünüyoruz.
Fakat kendisi tamamen bir komploya maruz kaldığını söylüyor. Geçen avukatları aracılığıyla yaptığı iki sayfalık bir açıklama gördüm. Açıkçası çok fazla yerde de görmedim bunu. Uzun uzun okuduğumda şunu gördüm ki kendisi net bir şekilde "Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Bu suçlamalar, masumiyetimi gölgelemeyi amaçlayan kurgulardan ibarettir" diyor ve açıklamasının sonu böyle muhafazakâr çevrelerden bildiğimiz bir şekilde bitiyor: "İnanıyorum ki olanda hayır vardır. Kahrı da hoş, lütfu da hoş. Muhabbetle." diye bitirmiş. Ama bunu da mesela çok fazla paylaşan yok. Bunu çok fazla dolaşıma sokan yok. İlginç bir nokta da 700 bini aşkın takipçisi var X'te ama en son gördüğüm 2 Aralık'ta AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'le yaptığı canlı yayının paylaşımları. O zamandan beri herhangi bir paylaşım yok. Genellikle içeri girenler için şöyle olur: ailesi, arkadaşları, avukatları, artık her kimse, o hesabı alırlar ve o hesap üzerinden o kişinin cezaevinden yolladığı açıklamaları ya da onun hakkındaki birtakım bilgileri paylaşırlar. Şu ana kadar Mehmet Akif Ersoy'da bunu da görmüyoruz. Yani kimse ona şu aşamada sahip çıkmıyor. Herhalde yakında bir şekilde bunun formülleri bulunacaktır. Anladığım kadarıyla hâlâ bir şok yaşıyor.
Peki, o zaman ortada şöyle bir soru var. Kendisi masum olduğunu söylüyor. Mesela Fatih Altaylı diyor ki: "Benim bu söylediklerimde Cumhurbaşkanına saldırı maldırı diye bir şey yok" diyor. Avukatları da bunu belgeleriyle anlatıyorlar. Ve ne anlıyoruz? Fatih Altaylı'nın bu kadar çok izlenmesi ve muhalefetten yana bir duruş sergilemesi iktidarı rahatsız ediyor. Ya da Merdan Yanardağ zaten daha önce defalarca alınıp bırakılmış birisi. Merdan Yanardağ'ın neden alındığını — casusluk falan hepsi uydurma — anlayabiliyoruz ve kanalına el konuluyor. Merdan Yanardağ'ın da sürekli olarak gerek ailesi gerek arkadaşları bunun siyasi bir dava olduğunu bize anlatıyorlar ve onu yalnız bırakmıyorlar. Ama neden peki? Hadi diyelim ki gerçekten, masumiyet karinesine önem veren birisi olarak söylüyorum, Mehmet Akif Ersoy'un söyledikleri doğru olabilir. Tamamen bir kurgu olabilir, bir iftira olabilir. Peki neden? Çünkü şöyle söyleyeyim: sıradan bir insana bir başkası birtakım iftiralarla onun içeri atılmasına yol açabilir. Ama bu kadar Türkiye'nin gözü önünde birisine, iktidarla arasının kötü olmadığı varsayılan birisine, bir gazeteciye, işte 750 bin takipçisi olan birisine diyelim ki yapılan bir kumpas var, savcılar, yargıçlar buna nasıl kanarlar? Çünkü burada birtakım denetim mekanizmalarının daha güçlü bir şekilde devreye girmesi beklenir. Orada insanın kafası karışıyor.
Ama sonra bir bakıyorsunuz, dün gördüm bunu, Sabah gazetesi "Parayı rulo yapıp kokain içti. Sabah, kadın spikerin ifadesine ulaştı" vesaire diye bir şey paylaştı, haber yaptı. Sabah gazetesi böyle bir haber yaptı. Haberi dikkatlice okuduğunuz zaman soyadı verilmemiş ama Cumhurbaşkanlığında üst düzey görevde olan birisinden de bahsediyor. Mehmet Akif Ersoy'la birlikte onun arkadaşı, ondan da bahsediliyor, ki o şu anda bildiğim kadarıyla hâlâ aktif görevde, önemli bir görevdeki birisi ve o zaman insan iyice şüpheye düşüyor. Çünkü bu Sabah gazetesi gibi iktidar medyasının amiral gemisinde çıkınca böyle fütursuz bir şekilde, yani doğru yanlış bu tür olaylarda ‘‘ifade ortaya çıktı, şu oldu, bu oldu’’, bunların hepsi olabilir ama bu tür konularda gazeteci milleti genellikle sakınımlıdır. Genellikle aşırı dikkatlidir. Burada aşırı dikkatin yerine aşırı fütursuzca bir şey yapılmış. Başlıkta 3-4 tane spot birden; işte ‘‘ulaştı... parayı rulo yapıp kokain içti... şoke eden üçlü ilişki itirafı...’’ vesaire her şeyi koymuşlar. O zaman insan diyor ki: Burada galiba birtakım başka numaralar da var.
Şimdi şöyle düşünenler olabilir: "İşte bu, kendileri gibi birisiydi ama parayla güçle tanıştıktan sonra yoldan çıktı. Sabah gazetesindekiler de ona kızgınlar. Onun için böyle yapıyorlar" diye düşünenler olabilir. Hiç böyle şeyler düşünmeyin. Yani bu iddia edilen ilişkiler, şunlar bunlar, çok para, çok gece hayatı vesaire, bu artık zaten orada sıradanlaşmış bir olay. Yani ne derler? "Dinime küfreden Müslüman olsa" olayı gibi. Türkiye'de özellikle AK Parti iktidarının son yıllarında ahlaki anlamda en çok şikâyet ettiği şeyleri en çok yaşayanlar oldular. Bunu biliyoruz. Bu anlamda burada başka bir şey var ve olay aslında bir yerde belli ki iktidar içi bir kapışma ve anladığım kadarıyla da zayıf olan halkalardan yürüyorlar. Zayıf olduğu düşünülen halkalardan yürüyorlar.
Ve bu yayından hareketle diyorum ki; bunun arkası pekâlâ gelebilir. Bu iktidar içi kavgalarda özellikle ‘‘Erdoğan sonrası kim gelecek, yerini kim alacak?’’ çekişmesinin şimdiden başladığı iddia ediliyor. NTV'nin Washington temsilcisi bu yüzden işini kaybetti, hatırlayın. Dolayısıyla içeride daha çok kelle gidebilir. Sonuçta bunun bir iktidar savaşı sonucu olma ihtimali, iddiaların yanlışlığını ya da doğruluğunu bize göstermiyor. Ama Türkiye'de ben şahsen adalete güvenmediğim için bu olayın gerçeğinin ne olduğunu öğrenebileceğimizi hiç sanmıyorum. Fakat bu kadar göz önündeki popüler ve adı Mehmet Akif Ersoy olan... Bakın, bu bile başlı başına bir şey. Günlerdir Mehmet Akif Ersoy adını nasıl kullanıyoruz? Bu ülkenin milli marşını yazmış insandan bahsediyoruz. Onu yazmış bir insan, belli bir saygınlığı olan bir isim bugün yıllar sonra ne duruma düştü? Dolayısıyla bu pilav galiba daha çok su kaldıracak diyelim.
Bugünün ithafına geçelim. Federico Fellini diyelim. İtalyan yönetmen. 1984'te, yok 93'te ölmüş. 84'te ne vardı? ‘‘Ve Gemi Gidiyor’’ vardı. ‘‘Ve Gemi Gidiyor’’ yapıldığı zaman çok büyük bir kıyamet kopmuştu tüm dünyada ve Türkiye'de. Fellini başka bir insan, bambaşka bir yönetmen. Çok filmi var. Herkesin seveceği türden filmleri var ama her şeyden önce sinemaya çok hâkim birisi, çok yaratıcı birisi. Mizah da var. Mizah çok var. Çok iyi oyuncu oynatıyor, onu söyleyelim. ‘‘8¹⁄₂’’ filmi, ‘‘Satyricon’’, ‘‘Roma’’, ‘‘Kazanova’’, ‘‘Kadınlar Şehri’’, bunların hepsini izledim diye biliyorum. ‘‘Boccaccio '70’’, bir de tabii ki ‘‘Dolce Vita’’. Evet, Fellini geldi ve bu dünyadan gitti. Geride çok güzel şeyler bıraktı. Ruhu şad olsun diyelim. Fellini ile noktayı koyalım. O yaptığı filmler, yarattığı atmosferler için minnet duygularımla Fellini'ye saygılarımı iletiyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
21.12.2025 Habertürk’ün faturası kadınlara kesiliyor
20.12.2025 Süleyman Soylu’nun suçu ne?
18.12.2025 Dindar nesil diye diye…
17.12.2025 Habertürk’ün laneti sürüyor
16.12.2025 Bondi Plajı kahramanı Ahmed el Ahmed bize ne söylüyor?
15.12.2025 Öcalan olunca zor, Öcalan olmayınca imkansız
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
14.12.2025 19 Mart sonrası seçmen tercihleri nasıl değişti? İzmir örneği: Dr. Serkan Turgut ile söyleşi
14.12.2025 Mehmet Akif Ersoy’un yalnızlığı
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı