MİT krizinin birinci yılında bilanço

07.02.2013 Vatan

Geçen yıl bugün İstanbul’da özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve iki MİT görevlisini KCK soruşturması kapsamında ifade vermeye çağırmıştı. İddiaya göre Savcı Sarıkaya MİT’çileri PKK ile yapılan görüşmelerle ilgili de sorgulayacaktı. MİT’in PKK ile hükümetin bilgi ve onayıyla görüştüğü bilindiği için savcının bu adımı, yargının yürütmeye müdahale girişimi olarak görüldü. Buna karşılık Başbakan Erdoğan ilk andan itibaren MİT yöneticilerine sahip çıktı; yeni bir yasal düzenlemeyle onları koruma altına aldı.
Siyasi tarihimize “MİT krizi” olarak geçen bu olayı özellikle iktidar partisine yakın bazı yazarlar “7 Şubat süreci” olarak tanımladılar. Bu adlandırmada “28 Şubat süreci”nden esinlendikleri kesindi. Nitekim 28 Şubat’ta yürütme üzerinde “askeri vesayet” kurulduğunu, 15 yıl sonra 7 Şubat günüyse bu sefer “yargı vesayeti” kurulmak istendiğini ileri sürdüler.
Belli bir haklılık payı olduğu muhakkak, lakin MİT krizinin tam olarak “neden” patlak verdiğini açıklamada bu iddia yetersiz kalıyor. Aradan geçen bir yıl içinde “Neden?” sorusunun cevabının mutlak ve ikna edici bir şekilde verildiğini söyleyemeyiz.

Yargı vesayeti arayışı

Seçenekleri sırayla ele alalım ve öncelikle sözünü ettiğimiz “yargı vesayeti” iddiasına bakalım: Türkiye’de özellikle yüksek yargı organlarının ordu ile birlikte yürütmeyi bir tür vesayet altına almış olduğunu biliyoruz. AKP hükümeti, özellikle 2007 genel seçimlerinden sonra bu vesayet zincirini kırmak için çok uğraştı ve bu noktada büyük ölçüde özel yetkili mahkemelere güvendi. Nitekim Ergenekon, Balyoz ve benzeri soruşturmalarla askeri vesayet büyük ölçüde geriletildi; 12 Eylül referandumuyla onaylanan anayasa değişiklikleriyle de hem HSYK, hem de yüksek yargı organları yeniden yapılandırıldı.
Fakat MİT krizi bize yargının tam anlamıyla hükümetin kontrolünde olmadığını net bir şekilde gösterdi. (Gerek Cumhurbaşkanı Gül, gerekse Başbakan Erdoğan’ın TSK mensuplarının yargılanma süreçlerine ciddi itirazları olduğunu da sonradan gördük) Üstelik bazı yargı mensuplarının “hükümete rağmen” hareket etmelerinin tek başına onları “bağımsız” kıldığı da söylenemezdi. Ayrıca aynı yargı mensuplarının Emniyet’teki bazı polis şefleriyle koordineli bir şekilde hareket ettikleri de ileri sürülüyordu. Görüldüğü gibi “yargı vesayeti” iddiası beraberinde yeni bir “derin devlet” veya Ferhat Ünlü’nün tabiriyle “paralel devlet” iddiasını da beraberinde getiriyor. 

Neden MİT?

Diyelim ki amaç “yargı vesayeti” kurmaktı, peki niye MİT hedef alındı? Bir yıl boyunca bu konuda değişik haber ve yorumlarla karşılaştık. Örneğin MİT’in tam da bölge allak bullakken böylesine hedef alınmasında mutlaka bir “dış bağlantı” bulunması gerektiğini savunanlar oldu. Bu bağlamda farklı devlet adları zikredildi.
İkinci olarak, MİT’in, güvenlik bürokrasisinde yaşanan tepeden tırnağa değişime ayak uydurmadığı için hedef alındığını iddia edenler de oldu. Ancak genç Müsteşar Fidan’ın, Gül ve Erdoğan’ın çok geniş desteğine sahip olması bu noktada kafaları karıştırdı. “Demek ki bu değişim hükümeti rahatsız ediyor” yorumları ve buna bağlı olarak MİT’e “son kale” yakıştırmaları yapıldı. Nitekim MİT krizinden sonra güvenlik bürokrasisinde yapılan değişiklik ve düzenlemelerin hemen hepsi MİT’in lehine oldu.
Üçüncü olarak, MİT’in PKK konusunda bir süredir devlet içindeki “müzakereci” kanadın bir tür merkezi olduğu için hedef alındığı ileri sürüldü. Savcının Oslo görüşmelerini bir suç gibi görmesi de bu iddiaları kuvvetlendirdi. Öte yandan KCK soruşturmaları kapsamında MİT’in PKK içindeki unsurlarının önemli bir bölümünün deşifre edilmiş olduğunun da altı çizildi.
Bir yıl sonra baktığımızda Hakan Fidan’ın “en makbul” birkaç bürokrat arasında yer aldığını, ona savaş açanların büyük kısmının kızağa çekildiğini veya etkisini kaybettiğini görüyoruz. Daha önemlisi, bir yıl önce yargının hedef aldığı MİT, PKK ve Kürt sorunlarının çözümü yolunda hayli ümit veren yeni bir süreci yürütüyor ve görüldüğü kadarıyla toplumun büyük bölümünün de desteğini alıyor. Dolayısıyla bir yıl önce patlak veren krizin bugünkü “yeni İmralı süreci”nin önünü kesmek isteyenlerin ürünü olduğunu pekala düşünebiliriz. 

Toparlayacak olursak, MİT ve Hakan Fidan, bu kriz nedeniyle epey yıprandılar ama sonuç itibariyle kazançlı çıktılar. Peki kim kaybetti?




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı