Hükümet-cemaat kavgası ve Abdullah Gül

26.11.2013 Vatan

Hükümetle Gülen cemaati arasında sorunlar çıkıp yolların ayrışmaya başlamasıyla birlikte, içerde ve dışarda, yaşananları bir şekilde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile irtibatlandıran spekülasyonların arttığını biliyoruz. Öyle ki Gül’ün hükümetten çok Cemaat’e yakın olduğunu, hatta onunla birlikte hareket ettiğini ileri sürenler de oluyor. Bu spekülasyonların ardında şu türden akıl yürütmeler var:
·  Başbakan Erdoğan ile sessiz bir rekabet içinde olan Cumhurbaşkanı Gül’ün Cemaat’in desteğine ihtiyacı var;
·  AKP’den ziyade Erdoğan ile sorun yaşayan Cemaat’in önünde siyasi olarak fazla seçenek yok. Bu nedenle Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından sonra partinin ve hükümetin başına Gül’ün geçmesi için yatırım yapıyor.
 
Nurculukla ilgisi yok
 
Bunlar çok yaygın, ama aynı ölçüde basit, üstünkörü akıl yürütmeler. Bu argümanları tekrar tekrar gündeme getirenler birçok gerçeğin anlaşılmasını engelleyip üstünün örtülmesine, çarpıtılmasına neden oluyorlar. Örneğin Gül ile Erdoğan arasındaki rekabetin kaderini üçüncü güçlerin (burada Gülen cemaatinin) belirleme, hatta etkileme şansının yüksek olduğunu düşünmek bu ikili arasındaki ilişkileri anlayamamak anlamına gelir. Gül ile Erdoğan’ın, aralarındaki sorunların çözümüne, Cemaat gibi denetlemeleri imkansız ve kendi bağımsız gündemi olan küreselleşmiş bir gücü katmaya razı olmaları inandırıcı olmaz.
Şurası bir gerçek: Gül bugüne kadar Cemaat ile bariz bir çekişme içinde olmadı. Son dershane krizinde de görüldüğü gibi, kritik birçok konuda Başbakan’dan farklı tutumlar almaktan çekinmedi ve bu nedenle genellikle Cemaat’in takdirini kazandı. Ancak bu olgudan hareketle, özellikle yurtdışında Gül’ün "cemaatçi" gibi görülüp gösterilmesi gülünç. Çünkü genç yaşta Necip Fazıl Kısakürek’in "Büyük Doğu" adı verilen çizgisini takip eden Gül, Milli Görüş hareketine de hep yakın durdu. Nitekim 1991’de, 41 yaşında Refah Partisi’nden milletvekili seçilmesinin hemen ardından bu hareketin üst düzeyinde görevler üstlendi. Diğer bir deyişle ne Nurculukla, ne de onun Fethullah Gülen tarafından geliştirilen yorumuyla organik bir ilişkisi olmadı.
 
MİT Krizi
 
Gül’ü Gülen hareketiyle irtibatlandırmaya çalışanlar, hükümetle cemaat arasında, Mavi Marmara’dan sonraki en ciddi kırılma olan MİT krizini bilerek ya da bilmeyerek göz ardı ediyorlar. Çünkü özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya’nın diğer eski ve görevdeki MİT mensuplarıyla birlikte ifadesini almak istediği Müsteşar Hakan Fidan’a sadece Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu değil Cumhurbaşkanı Gül de hep sahip çıktı, çıkıyor. Zaten savcının soruşturmaya kalktığı demokratik açılım ve Oslo gibi süreçlerin Çankaya’dan habersiz ve bağımsız yürütülmesi de herhalde söz konusu değildir.
Dolayısıyla, Gül ile Cemaat arasındaki ilişkiler üzerine kafa yoranların, 7 Şubat 2012 gününden bu yana MİT krizi konusunda kamuoyunu ve daha önemlisi ülkeyi yönetenleri tatmin edecek herhangi bir açıklamanın yapılmamış olmasını; Başbakan Erdoğan’ın geçen haftaki canlı yayında değindiği gibi "sorumluluk makamındakilerin fitnecileri ayıklama" yoluna gitmemelerini de hesaba katmaları gerekir.
 
Sorun dershaneler olsaydı...
 
Daha işler bu noktaya gelmeden önce "Mesele sadece dershaneler değil" demiştik. Geçen süre zarfında Cemaat’in tartışmayı eğitim alanına taşıma çabalarına karşılık hükümetten (Başbakan’dan) "kararlıyız, dershaneleri dönüştüreceğiz"den başka bir açıklama duymadık. Çünkü sorun çoktan dershaneleri aştı. Eğer aşmamış olsaydı belki Gül, Cumhurbaşkanı olarak bir "ara formül" için uğraşabilirdi. Şu haliyle olaya müdahalesi onun "siyasetüstü" konumunu riske atması anlamına gelir.
Sonuç olarak Gül, Başbakan Erdoğan’a göre Gülen cemaatine daha yakın görünüyor olabilir ama Başbakan’a karşı Cemaat ile birlikte hareket ettiği önermesinin hiçbir şekilde doğru olduğunu düşünmüyorum.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı