Günümüz Türkiyesi’nde İslamcılık ve Kürtler

29.05.2025 medyascope.tv

29 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Normal şartlarda bugün stüdyoda olmayacaktım ve tam şu anda, saat tam 16.00’da Diyarbakır’da DİSA’nın düzenlediği toplantıda Türkiye’de İslamcılık ve Kürtler üzerine konuşacaktım ve orada izleyicilerle bir tartışma yapacaktık ama Pegasus Hava Yolları buna izin vermedi. Bu sabah havaalanına 7.50 uçağına, 7.10’da gittiğimde almadılar, dinlemediler. Çok net bir şekilde… Hani yapay zekayla konuşsanız herhalde daha kibar olur, daha anlayışlı olur. Sonuçta olmadı. Yani şunu söyleyeyim; hayatta bu kadar uçağa bindim, yurt içi ve yurt dışı, ilk defa böyle bir şey geldi başıma. Ve bunu sosyal medyada paylaştığımda bazılarının hava yollarının haklı olduğunu söylemesi de ayrıca nasıl bir dünya ve ülkede yaşadığımızı düşündürttü. Hissiyatımı tam olarak dile getirmek istemiyorum çünkü bir de hava yollarının dev avukat ordusu üstüme çullanabilir, frene basayım. Ama bir daha elimden geldiğince, mümkün olduğunca o hava yollarıyla uçmayı düşünmüyorum, onu özellikle vurgulamak istiyorum. Ne işe yarar bilmiyorum ama ben söylemiş olayım. Evet, konuşma Türkiye’de İslamcılık ve Kürtler’di. Bayramdan sonraya erteledik mecburen, arkadaşlarla konuştuk. Ben bugün onun bir kısmını ‘‘Günümüzde’’ diye çevirdim çünkü Diyarbakır’da yapmayı düşündüğüm konuşmada olayın tarihsel boyutuna daha fazla önem vermek istiyordum. Özellikle benim tanık olduğum 1980’li yıllar ve sonrasındaki İslami hareketin, Türkiye’deki İslami hareketin yükselişi ve burada Kürtlerin oynadığı rol ve Kürt sorununun İslami hareket içerisinde nasıl tartışıldığını anlatıp bugünlere gelmeyi planlıyordum. Onu yine bayramdan sonra inşallah gerçekleştireceğiz. Bugün bu vesileyle tam da aynı saatte günümüzden biraz bahsetmek istiyorum, çünkü günümüzde şu anda ilginç bir şey var. Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü için önemli bir merhale olacak olan PKK’nın kendini feshetmesi ve silah bırakması kararı alındı ve bu birçok şeyi değiştirebilir. Yeni bir sürecin içinden geçiyoruz. Bu tartışma sürüp gidecek, farklı görüşler var ve ben de bunları olabildiğince yakından takip edip sizlerle tartışmaya çalışıyorum. Olayın İslamcılık ayağına bakacak olursak, bugünkü süreçte, şu anda mesela ‘‘Türkiye’de Kürtler, İslamcı Kürtler ya da İslami hareket kapsamındaki Kürtler bu sürecin neresinde?’’ diye bir soru soracak olursanız, ben açıkçası ‘‘hiçbir yerinde’’ diyebilirim. Çünkü şöyle bir husus vardı: AKP iktidarıyla özdeşleşmiş olan Türkiye'deki İslami hareket — büyük ölçüde tabii, hepsi değil — ve bunun içerisindeki Kürtler, ki en sonunda Kürtler içerisindeki en güçlü yapılanma olan HÜDA PAR da biliyorsunuz Cumhur İttifakı’na dahil oldu, birkaç milletvekili çıkarttı ve Erdoğan'a destek verdi ve Cumhur İttifakı'nın bütün faaliyetlerinde yer aldı. Zekeriya Yapıcıoğlu’nun Devlet Bahçeli ile el ele fotoğraflarını falan da gördük. Dolayısıyla en bağımsız gibi gözüken yapısının da artık iktidara ram olduğunu biliyoruz. Öte yandan Kürtler içerisinde güçlü olan cemaatlerin de ezici bir çoğunluğu iktidarla şu ya da bu şekilde ilişki içerisinde, değişik kategorilerle. Bir tek geriye daha radikal unsurlar kalıyor. Ama orada da çok ciddi bir sorun var, o da şu: bir El Kaidevari yapılanmalar, Suriye’deki olayın ardından, Suriye’de Ahmed eş-Şara’nın geçici cumhurbaşkanı olması ya da HTŞ’nin iktidara gelmesi ile beraber – ki o biliyorsunuz El Kaide’nin devamı olarak geldi – birçok iddiasından vazgeçti; Batı karşıtlığından, Amerikan karşıtlığından, hatta İsrail karşıtlığından da vazgeçti. O HTŞ’nin içerisinde ya da onunla koalisyon yapan gruplar içerisinde Türkiye’den giden çok isim var ve bunların bir kısmı da Kürt. Geride IŞİD kalıyor. IŞİD de çok ciddi bir kriz yaşıyor dünya çapında ve bölgede; Irak’ta ve Suriye’de hâlâ varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar ama bir zamanlar devlet ilan etmişlerdi biliyorsunuz, o devletten geriye hiçbir şey kalmadı. Ve Türkiye’de de IŞİD yapılanması var ve devlet de düzenli olarak onlara operasyonlar yapıyor. Bu operasyonların kapsamında sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil; Suriye, Irak vatandaşları da var, IŞİD’liler, Türkiye’ye gelmiş olanlar var ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının içerisinde de hatırı sayılır bir bölümü Kürt. Kürtler öteden beri İslami harekete çok ciddi bir şekilde katkıda bulunmuş değişik hareketlere, Fethullahçılıkta bile Kürtler vardı. Fethullah Gülen'in Kürt alerjisine rağmen Kürt olanlar vardı. Said Nursi'nin Kürt olması nedeniyle zaten Nurcu hareketin değişik kolları çok güçlü bir şekilde Kürtler içerisinde vardı. Ama onun dışında Nakşibendilik, Kadirîlik başta olmak üzere bu tarikatlar Kürtler içerisinde hep çok güçlü oldular. Bunlar kimi zaman aşiret bağlarıyla iç içe geçtiler ve gençlik içerisinde de sürekli olarak bir İslami harekete, özellikle de radikal hareketlere ilgi vardı. Mesela İran İslam Devrimi olduktan sonra Türkiye’deki o büyük etki alanının içerisinde çok ciddi sayıda Kürt de vardı. Şimdi baktığımız zaman şöyle bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz, Kürtler, İslamcı Kürtler açısından; bugüne kadar, geçen çözüm sürecinin yarıda kalmasından sonra, Erdoğan iktidarının Kürt sorununu çözme iddiasıyla giriştiği yolda çok ciddi bir şekilde İslamcı katılımı vardı, desteği de vardı ama bir yerde sekteye uğradı. O sekteye uğramasından sonra İslamcıların Kürtler içerisindeki yetkisinin bayağı bir azalmaya başladığını da gördük. Daha sonra hep bir şekilde tekrar Erdoğan'ın bu soruna el atacağını, bu hareketin içindeki ya da çeperindeki insanlar sürekli olarak bunun propagandasını yaptılar ve bir aşamadan sonra da şunu demeye başladılar, Cumhur İttifakı ile beraber: ‘‘Erdoğan yapmak istiyor ama Devlet Bahçeli yüzünden yapamıyor.’’ Temel argüman buydu. Neredeyse her seçim öncesi, özellikle AK Parti içerisinde siyaset yapan Kürt İslamcılar sürekli olarak bunu gündeme getirdiler ve bir şekilde Erdoğan'ın Bahçeli’den, MHP’den kurtulup bu olayı yapacağını bize iddia ettiler. Fakat sonra bir baktık ki açılımı Bahçeli başlattı ya da o ilk dile getirdi ve Erdoğan topa çok sonra girdi. Şu anda tam bir şaşkınlık var. Tabii ki bir şeylerin değişecek olmasından mutlular, bir şeyler oluyor herhalde diye bekliyorlar, bakıyorlar ama bir taraftan da işin içerisinde çok önemli bir yerinde Devlet Bahçeli'nin olması nedeniyle de garip bir tereddüt var. Bunu nasıl aşacaklar bilmiyorum. Bir diğer husus da şu: Burada PKK'nın ve onun etki alanındaki ya da Öcalan çizgisinin etki alanındaki Kürt hareketinin, ne kadar silahlı etkisi azalsa da her geçen gün siyasi etkisi arttı. Özellikle belli bir aşamada PKK çizgisi, Öcalan ve PKK, Kandil diyelim, İslam konusunda dilini yumuşattı, oraya bir açılım yaptı, kongreler düzenledi, şu oldu, bu oldu ve bu dindar kesimle olan sorunlu ilişkisini büyük ölçüde giderme yoluna gitti. Tam olarak giderdiği söylenemez ama şöyle bir husus vardı: Eskiden bu harekete sıcak bakmakla beraber hareketin din konusundaki katı tutumu ya da en azından ilgisizliği nedeniyle harekete dahil olmayanlar, partilerine oy vermeyenler, o açılımla beraber — birtakım mesela din alimleri toplantıları, meclisler toplandı, şu oldu, bu oldu, bayağı bir faaliyet var — bu konuda o engeli kaldırdı. Artık Türkiye'de dindar bir Kürt olup İslami harekete tabi olmak, yani onun içerisinde yer almak gibi bir zorunluluk kalmadı. Çok ilginç gelişmeler yaşandı. Bir diğer husus da, İslamcı Kürtlerin içerisinde bir iki istisna dışında – ki bu anlamda istisna HÜDA PAR’dır, HÜDA PAR’ın geldiği Hizbullah çizgisidir, özellikle son dönemde Hizbullah’ın dönüşüme girdiği dönemden itibaren – Kürt meselesini öne çıkartma olayı oldu. Onun dışındaki hareketler Kürt meselesini hala en önemli konu olarak ele almaktan imtina ediyorlar; çünkü içlerinde yer aldıkları cemaatlerin, tarikatların vesairelerin yönetim kadrolarında Kürtler yok denecek kadar az. Var olanlar da Kürt kimliklerini çok fazla dile getirmiyorlardı. Aynı olay aslında AK Parti için de geçerli. AK Parti’de de Kürtler var, önemli yerlerde de Kürtler var ama bunların içerisinde Kürt kimliğini açıkça sahiplenen çok az kişi var. Kamusal alanda Kürtçe konuşan çok az kişi var. Mesela Mehmet Şimşek arada Kürtçe bir iki şey söylediği zaman haber oluyor. Normalde Batmanlı birisi olarak Kürtçe konuşması kadar doğal bir şey olamaz; ama buralarda hakim olan çizgi genellikle Kürt kimliğini geri planda tutmak ama gerektiğinde ‘‘Bizde de Kürtler var’’ diyebilmek. Baktığımız zaman Öcalan çizgisinin dindarları da her geçen gün daha fazla kapsadığını görüyoruz. Şu haliyle bakıldığı zaman Türkiye'de İslamcılığın değişik yerlerinde Kürtlerin oranı azalmakla birlikte, sayıları azalmakla birlikte oranları hala yüksek; çünkü Kürtler geleneksel olarak dindar bir halk. Gençlikte yeni dönemde bu dindarlık konusunda – ki tüm Türkiye çapında bence bu yaşanıyor – bir gerileme olabilir ama yine de baktığımız zaman Kürtlerde din olgusu çok daha fazla öne çıkıyor ve buradan İslami hareketlere ilgi her zaman daha fazla. Ama dediğim gibi, PKK bunu bir yerde kontrol altına almayı başardı. Şu haliyle baktığımız zaman Türkiye'de görüşünü merak edeceğimiz, duruşunu merak edeceğimiz bir İslamcı Kürt yapılanma bence yok. HÜDA PAR yakın bir zamana kadar olabilirdi ama artık HÜDA PAR’ın da böyle bir şeyi olduğunu düşünmüyorum. Arada sırada birtakım açıklamalar yapıyorlar, birtakım çıkışlar yapıyorlar ve kamuoyunda tepkiye, Kürt meselesiyle ilgili tepkiye yol açıyorlar ama HÜDA PAR kaderini bir şekilde Erdoğan'la eşitledi. Erdoğan'ın çizdiği sınırlar içerisinde en fazla Kürt meselesini savunabilecek bir yerde ya da arada, dediğim gibi, çok da fazla anlam içermeyen çıkışlar yapacak. Esas önemli olan husus şu: Bu süreç eğer gerçekten başarılı bir şekilde gelişirse, o zaman bu yeni dönemin koşullarına kim nasıl uyum sağlayabilecek? Öncelikle tabii ki Öcalan çizgisini Kürt siyasi hareketi yeni dönemin yasallık temelli, yasa dışı faaliyetlerin tamamen lağvedileceği döneme uygun stratejiler, örgütlenmeler gerçekleştirebilirlerse – ki bu potansiyel var, bu konuda çok deneyimliler – o zaman Kürtlerin diğer dışarıda kalmış kesimlerini daha fazla içlerine alma imkanları da olacak. Ve dolayısıyla önümüzdeki dönemde Kürt İslami yapılanmalarının işi daha da zorlaşacak. Belki yine radikal birtakım unsurlar çıkabilir ama bunların hiçbirisinin kısa vadede ya da orta vadede — nasıl söyleyeyim — ciddiye alınabilir yapılanmalar olacağını düşünmüyorum. Çünkü Suriye'de çok büyük bir değişiklik yaşandı. Irak'taki durum da iyi kötü stabil gibi gözüküyor. Dolayısıyla onların beslenebileceği bir kriz şu haliyle pek gözükmüyor, çünkü bu tür hareketler kriz ortamlarında daha fazla ortaya çıkıyorlar ve eğer Türkiye'de, Kürt meselesi ekseninde iç barış sağlanması yolunda çok ciddi adımlar atılırsa radikallerin imkanları da iyice azalacak. Dolayısıyla Kürt meselesinin çözülmesine doğru bir yoldaysak eğer — umarım öyledir ama daha çok erken, bunun farkındayım — burada İslamcı Kürtlerin buna ayak uydurup uyduramayacakları, bu yeni döneme ayak uydurup uyduramayacakları çok önemli olacak ve şu haliyle bakıldığı zaman bu potansiyele sahip bir çevre, grup, parti göremiyorum. Tabii ki gelişmelere bağlı olarak bunlar daha da netleşecek. Şöyle toparlayalım; Türkiye'de İslami hareketin belli bir gücü vardı ve bu güç sayesinde Türkiye'de AK Parti iktidarı yıllardır tek başına ya da şu anda ortakla beraber ülkeyi yönetiyor. Ama AK Parti iktidarıyla birlikte, özellikle son yıllarından itibaren çok ciddi bir şekilde İslami hareketin temel özelliklerinden uzaklaştığını, deforme olduğunu ve hatta dejenere olduğunu görüyoruz. Sonuçta ortada İslami hareket, İslamcı olarak adlandırılabilecek pek bir yapı kalmadı. Tabii ki AK Parti'yi de İslamcı olarak değerlendirmek mümkün değil. İktidarda kalma uğruna kendi kendini yok eden bir hareket… Ve bu hareketin içerisindeki Kürtler bu yeni süreçte bir fırsat yakalayacaklar mı, sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
01.06.2025 CHP siyasi iktidarın kızıştırmak istediği iç krizini tabanına başvurarak aşabilir
30.05.2025 Mehmet Baransu’yu hatırlıyor musunuz?
29.05.2025 Günümüz Türkiyesi’nde İslamcılık ve Kürtler
29.05.2025 DEM Parti’yi Cumhur İttifakı’na yamamaya çalışmanın anlamsızlığı
28.05.2025 AK Partililer niçin 19 Mart operasyonuna sahip çıkmıyor?
27.05.2025 Meral Danış Beştaş ile söyleşi: Çözüm süreciyle birlikte demokrasi de gelecek mi?
27.05.2025 Bana arkadaşını söyle…
26.05.2025 Erdoğan’ı Kılıçdaroğlu mu kurtaracak?
26.05.2025 Sahi nedir bu Kürt sorunu?
25.05.2025 Fethullahçılarla barışma mümkün mü?
01.06.2025 CHP siyasi iktidarın kızıştırmak istediği iç krizini tabanına başvurarak aşabilir
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı