8 Haziran 2006 Fethullah Gülen Pennsylvania Amerika Birleşik Devletleri
Sayın Fethullah Gülen,
Yaklaşık yirmi yıldır sizi ve hareketinizi izlemeye çalışıyorum. Sizinle tek karşılaşmamız 1995 yılında, İstanbul Polat Oteli'ndeki iftar yemeğinde oldu. "Nihayet tanıştık" dediğimde, "Zaten beni tanıyorsunuz" demiştiniz. Bunun dışında konuşma şansımız olmadı. Bugüne kadar sizinle röportaj yapabilmek için düzenli olarak yakın çevrenize başvurdum ama hiç olumlu cevap alamadım.
Danıştay baskını kuşkusuz Türkiye'de derin bir krize yol açtı. Ama her kriz aynı zamanda bir fırsattır. Bu vesileyle Türkiye'de demokrasi yanlıları ve karşıtları arasındaki saflaşma daha da belirginleşti. Sevindirici hususlardan biri, sizin ve cemaatinizin (isterseniz buna "sizi takip edenler" diyebiliriz) de kararlılıkla çetelere karşı demokrasiden yana tavır alması oldu. Sizleri ilk kez bu kadar açık ve tartışmasız bir şekilde sivil ve demokratik platformda görmenin verdiği cesaretle ve Türkiye'nin demokratikleşmesine katkıda bulunmaktan başka bir hedef gütmeksizin bazı sorular yöneltmek istiyorum. Umarım böylece ilk röportajımızı Vatan Gazetesi için yapmış oluruz:
1) Niçin bu kadar geç kaldınız? Siz mi değiştiniz, koşullar mı? Yoksa ikisi birden mi?
2) Susurluk skandalına karşı çetelere karşı bu kadar açık bir şekilde mücadele etmediniz. Bugün baktığınızda, "Keşke 'Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık' eylemine katılsaymışız" dediğiniz oluyor mu?
3) 16 Nisan 1997'de Kanal D'de Necmettin Erbakan'ın başbakanlıktan istifasını Hazreti Ömer'in yaşamından örneklerle temenni ettiniz. 31 Ağustos 1997 günü Milliyet'te RP'yi kapatmadan seçime gidilmesini önerip "Seçim sathı mahalline girilirken mahkemenin devam etmesi Refah'a olan güveni sarsar. Oy verilmez ona. Maksat hasıl olur" dediniz. Niye 28 Şubat sürecinde, bugünkü gibi net bir şekilde demokrasiyi savunmadınız?
4) İstihbarat konularına çok ilgi göstermeniz dikkat çekici. Örneğin 16 Aralık 2004 tarihindeki bir röportajda, adını vermediğiniz bir "uzman"ın "Önümüzdeki aylarda Türkiye'de yeniden kan gövdeyi götürecek, seri cinayetler işlenecek" tespitini nakletmiş ve "Bana öyle geliyor ki, bu ülke kendi ayaklan üzerinde doğrulma temayülünde olduğu sürece, biz bin cân ile etmemesini dilesek de, bundan sonra da o mel'un suikastlar, sabotajlar ve katiller tekerrür edecektir" demiştiniz. Haklı çıkmak nasıl bir duygu?
5) Şemdinli İddianamesi'nin hazırlanmasında size yakın kişilerin etkili olduğu iddialarına ne diyorsunuz?
6) Son dönemdeki operasyonların ve bunların basına sızdırılmasının "Emniyet'te Fethullahçı yapılanma" ile ilişkilendirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
7) Değişik vesilelerle medyanın hakkınızda "yargısız infaz" yaptığından şikayet ettiniz. Tekzipler yayınlattınız, tazminat davaları kazandınız, hatta bazı kitapları mahkeme kararıyla toplattınız. Son dönemde size yakın bazı yayın organlarının, "ulusalcı" olarak bilinen kişi ve çevreler hakkında yaptığı yayınları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce soruşturma sürerken haber yapmak doğru mudur? Ekrem Dumanlı Zaman'da bu konudaki eleştirileri şöyle cevapladı: "Soruşturma sürerken haber yapılmasının yanlışlığından bahsedildi, daha önce benzer haber yaptıklarını unuturcasına..." Başkasının hata yapması, sizin hata yapmanızı meşrulaştırır mı?
8) Star ve Bugün gazetelerinin yeni sahiplerinin size yakın oldukları söyleniyor. Doğru mudur? Medyada yeni bir "kartel" doğmakta olduğundan kaygılananlara ne dersiniz?
9) Türkiye'ye dönmeyi düşünüyor musunuz? Evetse, ne zaman?
Saygılarımla, Ruşen Çakır
Not: Türkiye'de suratından gülümseme eksik olmayan gazeteci çok azdır. Kemal Saydamer bunların başında gelirdi. Bize çok erken veda etti. Hoşçakal Kemal abi!