Devlet din kartıyla Kürtleri neden kazanamadı?

18.10.2011 Vatan
Read in English

KÜRT HAREKETİNİ ANLAMAK/2

Bugün okurları iç içe geçmiş şu üç soru etrafında düşünmeye çağırıyorum:

1 Kürtlerin genel olarak dindar bir topluluk olduğu göz önüne alınırsa, PKK gibi, özellikle ilk yıllarda yer yer ateist bir materyalizmi savunan bir örgüt bunca yıl onların arasında nasıl varlık gösterebildi?

2 Devletin PKK’ya karşı mücadelede sık sık “din kartı”na başvurduğunu biliyoruz. Peki bu strateji neden başarılı olamadı?

3 Kürtler arasında öteden beri güçlü olan Nakşibendilik, Kadirilik gibi tarikatlar, Nurculuk gibi cumhuriyet dönemi İslami ekoller bu süre zarfında neden PKK’ya alternatif olamadılar?

Kürt hareketi-İslamiyet ilişkisi üzerine tartışmada son derece değerli olan bu üç sorudan sonuncusuyla başlayacak olursak önümüzde çok taze iki metin var: Cemal Uşşak’ın Açık Toplum Vakfı’nın çıkardığı “Anadolu Vicdanı” adlı çalışmada yer alan “Dil yaresi derin olur” başlıklı anısı (http://www.aciktoplumvakfi.org.tr/anadolu_vicdani/anadolu_vicdani.pdf ) ve bu anıdan hareketle Ezgi Başaran’ın Radikal’de kendisiyle yaptığı söyleşi. (http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1065858&Yazar=EZG%DD%20BA%DEARAN&Date=11.10.2011&CategoryID=98)

Nurculuk örneği

Nurcu hareketin önemli isimlerinden olan Uşşak içerden biri olarak Türkiye’de İslami kesimin, Kürtlerin dinen caiz olan haklarına kulak kapadıklarını inandırıcı bir biçimde bizlere anlatıyor. Ne var ki Uşşak’ın bu samimi özeleştirisine muhafazakâr kesimden gelen eleştiri ve cevapların da maalesef hayli zayıf kaldı.

Halbuki 1985’ten bu yana bir gazeteci olarak izlediğim İslami hareketin genel olarak Kürt sorunu karşısında duymayıp, görmeyip söylemediğine bizzat ben de tanık oldum. Bu bağlamda, Girişim Dergisi’nin ilk kez Kürtleri (o da Irak üzerinden) kapak yapmasının yarattığı infiali unutmak da mümkün değil.

Kuşkusuz bu noktada en çarpıcı örnekleri Nurculuk içinde görürüz. Bediüzzaman Said Nursi bir Kürttü. Üstelik bunu hiç gizlememiş, hatta bununla övünmüştü. Öyle ki birçok metinde adı Said Kürdi olarak geçmektedir. Dolayısıyla Nurculuk Kürtler arasında öteden beri çok yaygındır. Fakat Nurculuğun önde gelen kolları uzun bir süre Bediüzzaman’ın Kürt kimliğini gizlediler demesek de öne çıkarmamaya özen gösterdiler. Hatta bu nedenle Sıddık Bilgin, İzzeddin Yıldırım gibi bazı isimler ana gövdeden kopru ve hemen “Kürtçü Nurcu” olarak damgalandı.

Milli Görüş hareketi de İslamcıların Kürt sorunundaki ürkekliğine bir başka örnek teşkil eder. Erbakan’ın liderliğindeki bu hareket daha ilk andan itibaren Güneydoğu’da çok güçlü olmuş ama Kürt sorunu konusunda uzun bir süre sistemli bir programa sahip olmamıştır. Hele 1991 genel seçimleri öncesi, Kürt tabanının bütün itirazlarına rağmen Alparslan Türkeş liderliğindeki Milliyetçi Çalışma Partisi ile seçim ittifakı yapması ciddi travmalara yol açmıştır.

Kürt’ü Kürt’e kırdırma

Şimdilik burada kesip ikinci soruya geçecek olursak, devlet hem Kürt hareketini, hem İslami hareketi kendine düşman bellediği için PKK’ya karşı İslamcılara açıkça yatırım yapmadı. Yaptığı sanılan durumlarda, örneğin Hizbullah olayında, PKK’ya karşı sivil bir alternatif yaratma değil “Kürt’ü Kürt’e kırdırma” arayışı baskındır. Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla, yani camileri, din görevlilerini kullanarak PKK’nın önünü kesme stratejisi de hep kağıt üzerinde kalmış, hayata geçirilmek istense de kısa vadede başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kaldı ki 1990’lı yıllarda bölgedeki camilerin devletin denetiminden ciddi bir şekilde çıktığı da söylenebilir.

Sonuç olarak devletin PKK’ya karşı İslam dinini kullanarak başarı elde edememesinin temel nedeni, İslamiyeti işi bittikten sonra atacağı, atabileceği bir “kart” olarak görmesidir. Türkiye bu anlamda o kadar vahim bir deneyim yaşamıştır ki, İslamiyeti asla bir tehdit olarak görmeyen AKP iktidarı bile Kürtlere yönelik olarak dini pek kullanamamıştır. 

Gerek İslami hareketler, gerekse devlet, Kürtlerin ve Kürt sorununun varlığını kabulde epey geciktiler ve buna bağlı olarak Kürtlerle aralarındaki mesafe açıldı. Buna karşılık Kürt siyasi hareketi, özellikle 1990’lardan itibaren kaba materyalizmden adım adım uzaklaştı. Bunun sonucunda Kürt hareketinin her geçen gün dindar Kürtleri daha fazla kapsadığını gözlemliyoruz.

Aslına bakılacak olursa, 1980 ve 1990’lı yıllar, dindar Kürtlerin, gerek devlet, gerekse İslami yapılanmaların kendilerini sahiplenmesini beklemesiyle geçti. Ama kendilerine “Müslümanlar kardeştir”in ötesinde fazla bir şey söylenmedi, sunulmadı. Sonuçta hep “abisinin verdiğiyle yetinemesi gereken küçük kardeş” muamalesi gören dindar Kürtlerin daha fazla beklemeye tahammülleri kalmadığını görüyoruz. İşte bu buluşmadan yepyeni bir Kürt hareketi çıkıyor ve bu hareket dün de sözünü ettiğimiz gibi PKK’yı (ve tabii ki BDP’yi) de aşmaya aday.

Tartışmayı yarın sürdürelim.

Yarın: “İyi Kürt” yaratmak mümkün mü?

Yeni Kürt hareketi PKK’yı nerelerde zorluyor?



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Kürt hareketi özüne mi dönüyor? 17.10.2011
2 Devlet din kartıyla Kürtleri neden kazanamadı? 18.10.2011
3 Kürt hareketi solcu mu, milliyetçi mi? 19.10.2011
4 Susmak değil, yeni şeyler söylemek zamanı 20.10.2011

Son makaleler (10)
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
06.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (230): CHP iktidara yürüyor mu? Sisi-Erdoğan kavuşması - Teğmenlerin kılıçlı yemini
05.09.2024 Bir mozaik olarak Türkiye (4): Pakrat Estukyan Türkiye’de Ermeni olmayı anlatıyor: “Yegâne talebimiz eşit yurttaşlık”
04.09.2024 31 Mart’ta AKP ile seçmeni arasında ne oldu? Feyza Akınerdem ile söyleşi
04.09.2024 Transatlantik: Sisi-Erdoğan kardeşliği, BRICS Türkiye’ye ne katar? Netanyahu neden ateşkes istemiyor?
03.09.2024 “Erdoğan iyi, çevresi kötü” önermesinde son durum
02.09.2024 Kara Harp Okulu’ndaki “Subaylık Yemini” olayı: Hakan Şahin ile söyleşi
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı