Abdullah Gül: “İran’ı dışlayarak Suriye sorunu çözülemez”

22.09.2013 Vatan

Salı günü Birleşmiş Milletler 68. Genel Kurulu’nda konuşma yapacak olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İstanbul-New York yolculuğu sırasında gazetecilerle sohbet etti. Fehmi Koru (Star), Hasan Bülent Kahraman (Sabah), Soli Özel (Habertürk), İsmet Berkan (Hürriyet), Abdülhamit Bilici (Zaman), Aslı Aydıntaşbaş (Milliyet), Hilal Kaplan (Yeni Şafak) ile birlikte Gül’e özellikle Suriye, İran hakkında sorular yönelttik. Cumhurbaşkanı PKK’nın geri çekilmeyi durdurması, yeni anayasa gibi konulardaki iç politika sorularını cevaplandırmadı.

Abdullah Gül: BM Genel Kurulunun siyasetçilerin, devlet adamlarının bir araya geldiği büyük bir panayır olduğu söylenir eskiden beri. Herkes orada olduğu için birçok görüşme çok pratik bir şekilde, büyük protokollere gerek kalmadan yapılır. Bazen açık yapılır, bazen de fotoğraf vermeden yapılır görüşmeler ve çok da faydalı olur. İkili görüşmelerinin randevularının bir kısmını biz, bir kısmını karşı taraf istiyor. İkili görüşmelerimiz içerisinde belki en dikkati çekecek olanlar İran Cumhurbaşkanı ile yapacağımız görüşme. Kendisi cumhurbaşkanı seçilince telefonla arayıp konuşmuştuk. Merasimine Ahmet Bey (Davutoğlu) bizi temsilen gitmişti. Fransız Cumhurbaşkanı Hollande ile görüşmemiz olacak. Genel kurullarda Amerikan Başkanları prensip olarak ikili görüşmeler yapmazlar. Çünkü biriyle yaparlarsa öbürüyle de yapacaklardır. Bizim zaten böyle bir talebimiz ve beklentimiz de yok. Geleneksel olarak genel kurulda önce Brezilya Cumhurbaşkanı açar, o konuşur. Ondan sonra yine geleneksel olarak ABD Başkanı kimse o konuşur. Ondan sonra sıra diğer üyelere gelir. Bu sefer 3. konuşmayı Türkiye Cumhurbaşkanı olarak ben yapacağım. Bu genel kurulun şüphesiz en önemli gündemi Suriye sorunu. Bu konuda müthiş diplomatik görüşmeler var. Bir görünenler, bir de perde arkasında olanlar var. Bu da genel kurulu çok daha önemli hale getiriyor. Bizim açımızdan Suriye birinci derece önemli bir konu, bir milli güvenlik meselesidir. Sadece Suriye’deki yaşananlar olarak görmemek lazım. Suriye’de yaşananlar şüphesiz ki derinden bizi yaralıyor. Unutulmuş kimyasal silahların yeniden kullanılması, 100 bini aşan insanın ölmesi, insanları neredeyse yarısının göçmen hale gelmesi, bildiğimiz tanıdığımız şehirlerin gözümüzün önünde yok olması, yakılması… Bunların acısını komşu olarak bir yakından duyuyoruz. Suriyeliler kadar bu acıyı hissediyoruz. Bunun da ötesinde, bu olayın yansımalarını bizi birinci dereceden tahlil etmemiz, öngörmemiz; uzun vadede gerektiğinde tedbir almamız gerekiyor. Uzaktaki bir ülke için belki işin bu safhası çok önemli olmayabilir ama bizim için çok önemli. Onun için bizim Suriye konusundaki çok aktif olmamız, hükümetimizin çok aktif olmasının anlaşılması gerekir. Tekrar söylüyorum: Suriye halkının yaşadığı ızdırabı duymak ve bunu bitirmek için çabalamak ayrı, bir de olayların neticelerinin radikalizmden göçe kadar yansımalarını ele almak ayrı. Genel kuruldaki konuşmamın en önemli kısmı buna ayırdım.

Suriye ile ilgili son süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gül:
Kimyasal silahlardan tamamen arındırılmış bir Suriye’nin ortaya çıkması bizim tereddütsüz görmek istediğimiz bir manzara. Ama bunun bir kandırmaca, zaman kazanma girişimi olmaması, teyit edilebilir olması önemli. İkincisi, sanki kimyasal silah kullanıldı diye Suriye bu hale gelmiş, kimyasal silah kısmını kenara aldığımızda sanki ortada bir şey yoktu, tolere edilebilir bir durumdu gibi bir anlayışın asla ortaya çıkmaması gerekiyor. Bu çok önemli. Konuşmamda dikkat çekeceğim. Ama bizim kimyasal silahlarla ilgili alınan karara tereddüt etmediğimizi bilinmesini isteriz ve hatta takdir de ederiz. Bu nihayetinde bir arındırma ama bu arındırma mı olacak yoksa bu bir sözde mi kalacak, hâlâ riskler taşıyacak bir şey mi olacak? Bunlar kolay mekanizmalar değil tabii ki.

Suriye meselesinde nihayi çözüm – siyasi çözüm vurgusunu hep yapıyorsunuz. Burada İran çok önemli. Ruhani ile ilk defa yüz yüze görüşeceksiniz. Bu görüşmede ne gibi öneri, eleştiri ve tavsiyeler olacak.
Gül:
Başından beri, siyasi bir strateji olmadan askeri bir müdahale bile olsa sonuç alınamayacağını söylüyorum. En başından beri uluslararası camianın noksanlığı budur. Suriye’ye karşı ortak, kararlı, herkes işin içinde olmasa bile, Suriye rejiminin yanında olmayanlar bile müşterek bir strateji ortaya koyamadılar. Onun için bu noktaya gelmiştir olaylar. İran tabii ki önemli bir ülkedir. Türkiye nasıl Suriye ile her bakımdan ilgiliyse İran da öyledir. Bunu herkes biliyor. Dolayısıyla İran’la bu konuyu çok samimi bir şekilde konuşacağız. Daha önce de İran’a gidildi, gelindi ama ortak bir anlayış ortaya çıkmadı. Cenevre’de bir ara İran’sız bir şeyler düşünülüyordu, İran’ı dışlayarak olmaz. Rusya’nın, İran’ın muhakkak sürece angaje edilmesi gerektiğini her zaman söyledim. Bu neredeyse bir sene oldu. Şimdi gelinen nokta bunu gösteriyor.

Ruhani’nin çok değişik açıklamaları var. Hatta Obama ile görüşme ihtimali olduğu söyleniyor. Nükleer, demokrasi, terörle mücadele konularında Ahmadinejad ile farklı olduğu söyleniyor. Bunları nasıl görüyorsunuz? İran’da gerçekten bir değişim, uluslararası sisteme entegre olma ihtimali var mı? Yoksa eski sistemin başka bir versiyonu mu?
Gül:
İran köklü bir devlet. Diplomasinin de ne kadar köklü olduğunu biliriz. Bazen sakal ve sarık içerisinde İran’lıları görünce çok yanılgıya düşeriz. Hepsi gerçekten çok vasıflı olan diplomatları vardır. İran’da Ruhani’nin seçilmesi yeni bir dönemin başladığı kesin. Kendisinin özgeçmişine ve yaptığı konuşmalara baktığınızda da görürsünüz. Ama çok da önemlisi atamalarına baktığınızda da görürsünüz. Bunun en önemli işaretlerinde birisi dışişleri bakanlarıdır. Muhammed Cevad Zarif’i çok yakın tanırım. Diğer yaptığı atamaları da takip ediyoruz. Bu İran’da farklı bir dönemin başladığını gösteriyor ama bu nereye gider, nasıl olur göreceğiz. Ben bunu çok olumlu görüyorum. Kabil-i hitap kişiler çıkıyor karşınıza.

Sistem buna izin verecek mi? Geçmişte Hatemi büyük ölçüde, Rafsancani de biraz denedi ama devlet mekanizması, kurulu düzen böyle açılımları set çekti…
Gül:
Bunlar nereye gider önce onu belirlemek lazım. İran İslam Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden sapma olacağını tahmin etmiyorum ama politikalarında daha uzlaşmacı, problemlerin çözümüyle ilgili daha diyaloğa açık, kendi içinde daha özgürlükçü olacaklarını tahmin ediyorum. Daha iki gün önce politik sebeplerle içeride olan çok sayıda kişiyi serbest bıraktılar. Gidişatın iyi yönde olduğu kanaatindeyim.

Ama görmek lazım diyorsunuz?
Gül:
İranlılar hem pragmatiktirler hem diplomasiyi iyi yaparlar.

Suriye söz konusu olduğunda El Kaide ve radikal unsurlar çok ön plana çıktı. Hatta muhalefetle kendi içerisinde önce Kürtler ile sonra Özgür Suriye Ordusu’yla radikal unsurlar savaşıyorlar. Bunların Türkiye’den girip çıktığı Batı medyasında çok dile geliyor. Bu konuda Türkiye’nin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gül:
Radikalizm, terörizm gibi konular Türkiye’nin en önemli konularıdır. Hükümetin, askerimizin, güvenlik güçlerimizin, bizim Milli Güvenlik Kurulu’nda yaptığımız toplantılarda hep tartıştığımız tedbir alınması gereken konular bunlardır. Kesinlikle böyle bir şeye tolere edemeyiz. Sadece Suriye’ye değil bütün bölgeye tehdit oluşturacak ilerideki bir yapılanmaya, gelişmeye müsaade edemeyiz. Bunlar başka yerlerde görüldü. İlk defa karşılaşılan olaylar değil.

Pazar günkü maç için ne diyorsunuz?
Gül:
Galatasaray gerçekten yaralı bir aslan. Bütün acısını almak için uğraşacaktır. Beşiktaş da çok iyi oynuyor. O yüzden güzel bir maç olacak.

Abdullah Gül: “İran’ı dışlayarak Suriye sorunu çözülemez”



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı