Gül ile Erdoğan'ı ayıran 5 nokta

02.10.2012 Vatan

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dünkü konuşmasında hükümete ve Başbakan Erdoğan'a eleştiri olarak nitelenebilecek 5 ayrı değerlendirme vardı:

1) Tutuklu milletvekilleri: Gül "seçildikleri halde bu yasama yılında da Meclis’te olamayan milletvekillerinin bu tablo içinde bir noksanlık oluşturduğunu belirtmek isterim. Seçimlere yasal olarak katılmış, halkın oyunu almış, milletvekili sıfatını taşımaya hak kazanmış herkesin, haklarında kesin yargı kararları ortaya çıkana kadar yasama faaliyetine katılması gerektiğini düşünüyorum" diyerek tutuklu BDP, CHP ve MHP milletvekillerinin serbest bırakılmasından yana olduğunu ilk kez bu kadar açık bir şekilde dile getirdi. Başbakan Erdoğan, Gül ile farklı düşündüğünü ama polemiğe girmek istemediğini söylerken CHP Lideri Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı'nı övdü.

2) BDP'lilerin dokunulmazlıkları: Her ne kadar açık bir şekilde ifade etmese de Gül'ün "Meclis kompozisyonunda meydana gelebilecek her türlü noksanlık, geçmişte yapılanları tekrar etmekten ve çok ihtiyacımız olan çözümleri daha da ötelemekten başka bir işe yaramayacaktır" demiş olmasından, BDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve bir şekilde Meclis dışı kalması ihtimalinden kaygılandığı sonucunu çıkarıyorum ki bu da hükümetin pozisyonunun zıddı.

3) AB ısrarı: Önceki gün AKP Kongresi'nde Başbakan Erdoğan'ın yüzü daha çok Doğu'ya dönüktü, Gül ise dün Türkiye'nin Batılılaşma perspektifini ihmal etmedi. Meclis'in yeniden AB uyum yasalarına ve reformlarına öncelik vermesini istedi.

4) Başkanlık sistemine mesafe: Gül doğrudan telaffuz etmese de "Yeni anayasa yapım sürecinde, pek çok meselenin ve alternatif anayasal sistemlerin gündeme getirilmesi, bu sistemlerin olumlu ve olumsuz yanlarının irdelenmesi sağlıklı bir tartışmadır. Bu sistemlerin dünyada başarıyla uygulandığı örnekler bulunduğu gibi, ciddi sıkıntılara yol açtığı örnekler de mevcuttur. Önemli olan dünyadaki mevcut örnekleri de dikkate alarak, meseleyi kendi bütünlüğü içinde, tüm veçheleriyle tartışmaktır" diyerek Erdoğan'ın savunduğu başkanlık sistemine mesafeli baktığını bir kez daha ifade etmiş oldu.

5) Basın özgürlüğü hassasiyeti: Gül'ün dünkü konuşmasının en can alıcı bölümü basın ve ifade özgürlüğü üzerine söyledikleriydi. Onun"Bir ülkede yazarların, düşünürlerin ve fikir adamlarının görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeleri, o ülkeye itibar kazandırır. Aynı şekilde, gazeteciler, haberciler ve bir bütün olarak medya mensuplarının halkı haberdar etme görevlerini yerine getirirken hiçbir engelle karşılaşmamaları da temel esastır" demesinden bir gün önce bazı gazetelerin AKP kongresine sırf muhalif oldukları için alınmaması anlamlı bir tesadüf oldu. Ayrıca "Hiç kimse fikirleri ve fikirlerini medya yoluyla açıklaması yüzünden hapse düşmemelidir. Şiddeti teşvik eden ile görüş açıklayan arasında kesin bir ayrım gözetilmelidir" diyen Gül'ün de gazeteci tutuklamalarını "bazı kitaplar bombadan daha tehlikelidir" diye meşrulaştırmaya çalışan Başbakan'la çok farklı düşündüğü açıktır.

Kavga çıkar mı?

Gül'ün tutuklu milletvekilleri ve basın özgürlüğü, kısmen de BDP'lilerin dokunulmazlıkları konusunda sadece hükümetle değil, bir süredir onunla bir iktidar mücadelesi yürüten Gülen hareketiyle de ayrı düşmüş olduğunun özel olarak altını çizelim ve bazılarının yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle daha da netleşen Gül ile Erdoğan farklılığından bir çatışma çıkma beklentisi içinde olmalarının gerçekçi olup olmadığını tartışmayı yarına erteleyelim.
Erteleyelim diyorum ama kişisel görüşümü bugünden özetlememde bir sakınca yok: Gül ile Erdoğan arasındaki farklılıklar dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak. Ama bu farklılıklar tek başına bu ikilinin çatışacağı anlamına gelmez.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı