Yoldaki işaretler

09.07.2013 Vatan

Dünyada İslamcı düşünce ve İslami hareketler denilince akla ilk olarak İhvan (Müslüman Kardeşler) gelir. Hasan el Benna ve arkadaşları tarafından 1928 yılında İskenderiye’de kurulan İhvan kısa süre içinde Mısır’dan diğer Arap ülkelerine de uzandı ve Arap dünyasının önde gelen toplumsal ve siyasal aktörleri arasında yer aldı.
İhvan’ın Mısır’daki (aslında diğer Arap ülkelerinin çoğunda da böyle) serüvenini esas olarak devletle olan ilişkisi veya ilişkisizliği belirlemiştir. 1940’lı yıllarda monarşiyle arası iyi olmayan İhvan, 1952’deki Hür Subaylar darbesini el altından destekledi, fakat bir süre sonra Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır tarafından yasadışı ilan edildi. Çok sayıda İhvan mensubu ve yöneticisi tutuklandı, ağır işkenceler gördü ve bazıları idam edildi.
Enver Sedat yönetiminde nisbi bir rahatlama yaşayan İhvan’ın Mısır’ın en etkin siyasal/toplumsal gücü haline gelmesi, tabii birçok bölgesel ve uluslarası gelişmenin de yardımıyla Hüsnü Mübarek döneminde oldu. Yanlış anlaşılma olmasın, Mübarek’in İhvan’ın önünü açması diye bir durum söz konusu olmadı, hatta tam tersine bu hareketi engellemek için elinden geleni yaptığı söylenebilir fakat başarılı olamadı. Öyle ki halk hareketiyle terk etmek zorunda kaldığı koltuğuna 1 Temmuz 2012 günü İhvan yöneticilerinden Muhammed Mursi oturdu.

Seyyid Kutub’un kopuşu

Mısır’da İhvan’ın 85 yıllık tarihinde, diğer İslamcı grup ve akımlarla kurduğu ilişki de yer yer belirleyici olmuştur. Örneğin Nasır döneminde yıllarca hapis yatıp işkence gören ve 29 Ağustos 1966’da idam edilen, İhvan yöneticilerinden Seyyid Kutub, toplama kampı şartlarında kaleme aldığı “Fî Zılâl'il Kur'an” (Kuran’ın Gölgesinde) adlı tefsirinde ve bir tür manifesto olarak kabul edilen “Yoldaki İşaretler” adlı kitabında, İhvan’ın geleneksel, mevcut siyasi iktidarlara açıktan meydan okumama stratejisini terk etmişti. İhvan yönetiminin gözardı ettiği Kutub’un görüşlerini sahiplenenler, çoğunlukla silahlı mücadeleyi esas alan yeni örgütlenmelere gittiler.
Tarihin tekerrür ettiğine inanan biri değilim. Ama bugün olanları ve yarın olabilecekleri daha iyi anlamada tarihten yararlanmamızın şart olduğu da ortada. Nitekim bugün de İhvan’ın önünde, uzun süredir izleyegeldiği politik çizginin dışına çıkma, dilini sertleştirme ve bir şekilde şiddeti benimseme seçeneği var gibi görünüyor; en azından İhvan içinden ve/veya yakınından bazı kişi ve çevrelerin bu yönde telkinlerde bulunduğunu duyuyoruz.
Bu arada başta Mursi’yi deviren askerler, ardından onlara destek olan iç ve dış güçler olmak üzere birçok kişinin İhvan’ın eline silah almasından son derece memnun kalacağını görebiliyoruz.

Şiddete sürüklenmeme kararlılığı

Darbenin ilk anından itibaren İhvan yöneticileri “barışçıl protestoya, kendimize hakim olmaya kesinlikle kararlıyız ve asla şiddete sürüklenmeyeceğiz” diyerek tehlikenin farkında olduklarını ifade etmişlerdi. Ancak Mursi başta olmak üzere bazı yöneticilerin tutuklu olması, darbenin getirdiği olağanüstü şartlar gibi nedenlerle, hele dünkü katliamın ardından İhvan yönetiminin şiddete sürüklenmeme kararlığını ne ölçüde koruyabileceği, tabanını tam olarak kontrol edip edemeyeceği bir muamma.
İhvan’ın, protestolarını şiddete bulaşmadan, yoğun bir katılımla ve dinamik bir şekilde sürdürmesi halinde askeri darbeyi ciddi olarak geriletebileceğini söyleyebiliriz. Ama işin içine şiddet girerse, bundan kimse kazançlı çıkamaz, herhalde en büyük zarar da İhvan’ın hanesine yazılır.
Bu noktada Ankara’nın (ve İhvan üzerinde belli etkileri olan tüm güçlerin) İhvan’a şiddetsizlik telkinini sürdürmeleri, bu arada uluslararası camiayı da bir an önce normal düzene geçilmesi için askeri rejime baskı yapmaya çağırmaları isabetli olacaktır.
Not: Siz bu yazıyı okurken foto muhabiri arkadaşım Burak Kara ile Kahire’ye varmış ve yaşananları yerinden gözlemeye başlamış olacağız.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı