Taraflar altüst oldu, daha da olacak

17.01.2012 Vatan

2012 üzerine düşünceler/3

2011 yılı için uygun gördüğüm sıfatın “berbat” olduğunu daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Hele söz konusu olan medya ve özellikle gazetecilik/gazetecilerse 2011 için “berbat”tan daha berbat bir sıfat bulmamız gerekebilir.

Öncelikle basın özgürlüğü anlamında felaket bir yıl geçirdik. Onlarca gazeteci, “terörist” suçlamasıyla, ama esas olarak mesleki faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınıp tutuklandı. Zaten 2011’e damgasını da bunlardan ikisi, Ahmet Şık ve Nedim Şener vurdu.

Devletin tokatını yememe şansına sahip olan birçok meslektaşımız da patronlarının hışmına uğradı. Herhangi birini atlamamak için isim vermeyeceğim, ancak aralarında benim de bulunduğum çok sayıda gazeteci esas olarak siyasi gerekçelerle işlerinden çıkarıldılar ya da ayrılmak zorunda bırakıldılar. Bu tasfiyelerde siyasi iktidarın doğrudan müdahalesi olup olmadığı üzerine çok spekülasyon yapıldı, daha da yapılır, fakat bir yerden sonra bunların hiçbir anlamı kalmıyor; sonuçta, öncelikle büyük medyanın siyasi iktidarın arzularına göre yeniden dizayn edildiği, edilmek istendiği ortadadır. Dolayısıyla, ister doğrudan müdahele etmiş olsun, ister olmasın, ülkemizdeki yeni medya düzeninin esas sorumlusu siyasi iktidardır.

Fakat 2011’in 2012 ile kavuşmakta olduğu günlerde, o çok sözü edilen “yeni Türkiye”nin yeni medyasının siyasi iktidarın ihtiyaçlarına cevap vermenin hayli gerisinde olduğu (bir kez daha) anlaşıldı. Tabii ki Uludere Roboski faciasından söz ediyorum. İki noktaya dikkat çekmek istiyorum:


1) Büyük medya ne kadar denetim altında olursa olsun, günümüzde gerçekler, internet üzerinden ve sosyal medya aracılığıyla hızla dolaşıma giriyor.

2) Muhalif oldukları düşünülen isimlerin büyük ölçüde ayıklanmış olmasına rağmen medyada hükümete yönelik çok sert eleştiriler geldi ve gerek Başbakan Erdoğan başta olmak üzerine yöneticiler, gerekse onların medyadaki destekçileri bu eleştirileri savuşturmakta çok zorlandılar, daha doğrusu savuşturamadılar.

Eski müttefikler

Burada ilginç olan, eleştiri sahiplerinin hatırı sayılır bir bölümünün yakın zamana kadar AKP hükümetiyle iyi ilişkiler içinde olmasıdır. Bu noktada, daha önceki yazılarımda dile getirmiş olduğum, özellikle son 5 yılda yaşanan siyasi ittifakın çatırdamaya başladığı tespitimi hatırlatmak isterim. “Taraf olmayan bertaraf olur” şiarıyla, kendileriyle birlikte hareket etmeyen herkesi tasfiyeye koyulan ve bunda belirgin bir başarı elde eden söz konusu ittifakın bileşenleri, iktidar sahnesinde yalnız kalınca birbirleriyle mücadele etmeye başlamışa benziyorlar.

Bir ittifakın dağılmaya yüz tutması ister istemez yeni ittifak arayışlarınaa kapı aralayacaktır. Nitekim daha şimdiden siyasi saflaşmaların allak bullak olduğunu, eski düşmanların dost, dostların da düşman olmaya başladığını, tabii ki en çok medyada görüyoruz.

Bu bir polemik yazısı olsaydı, hepsi birbirinden eğlenceli (aynı ölçüde acı) bir dizi örnek verebilirdim. Buna hiç gerek yok ama bir kafa karışıklığına dikkat çekmeme izin verin: Roboski faciası nedeniyle hükümete getirilen eleştirileri aynı kaba koymak son derece yanıltıcı olacaktır. Şöyle ki bir grup, kabahat kimde olursa olsun devleti sorumluluğu üstlenmeye ve özür dilemeye çağırırken, diğerleri olayın tüm yükünü herhangi bir kişi ya da kurumun sırtına yükleyip böylelikle devlet içinde kendi arzularına göre yeni tasfiyeler için avuçlarını oğuşturuyor.

İki grup arasındaki farkı şöyle özetleyebiliriz: Birileri devleti baskı politikalarından vazgeçmeye çağırırken diğerleri daha fazla baskı çığrıtkanlığı yapıyor. Ne var ki her iki grubun önde gelen isimleri aynı medya organlarında yer alınca aralarında hiç fark yokmuş sanılıyor.

Daha söyleyecek çok şey var ama toparlayalım: 2012’nin Türkiye’de yeni tip iktidar savaşlarına sahne olacağına ve bunların da öncelikle medyada yansımasını bulacağına inanıyorum. Tarafların altüst olacağı, safların birbirine karışacağı böylesine bir atmosferde medyada da çok çarpıcı değişim ve dönüşümlerin yaşanması kaçınılmazdır.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı