Süreç iyi gidiyor ama hep iyi gideceğinin garantisi yok

27.02.2013 Vatan

Son günlerde sık sık yeni İmralı süreci üzerine aynı soruya muhatap oluyorum: Nasıl gidiyor? Cevabım tereddütsüz ve kısa: İyi gidiyor. Tabii ki benim “iyi gidiyor” dememle her şey bitmiyor. Çünkü Türkiye çok köklü ve boyutlu, kangren olmuş bir sorunu çözmeye çalışıyor. Her olumlu gelişmeyi birçok olumsuz durum kolaylıkla gölgeleyebiliyor. Nitekim geleneksel ve sosyal medyada sık sık olumsuzlukların altı çiziliyor ve iyimserlik yerine kötümserlik aşılanıyor. Bu yazıda, öne çıkan (çıkarılan) üç soruyu ele almak istiyorum.

1) Öcalan Kürtleri layıkıyla temsil edebilecek mi?
Bazı meslektaşlarımız Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu’da Kürtlerin nabzını tuttu ve orada giderek yaygınlaşan şu kaygıyı aktardı: Ya Abdullah Öcalan devletle görüşmelerinde Kürtlerin beklentilerinin gerisinde kalırsa? Kürtlerdeki bu kaygıyı, sürecin daha ilk günlerinde “Devlet Öcalan’ı kullanıp atacak mı?” gibi kışkırtıcı bir başlıkta dile getirip tartışmıştık. Şunu akılda tutmak lazım: Kürtlerin bu tür kaygıları Öcalan’a değil, esas olarak Erdoğan’a, yani devlete güvensizlikten kaynaklanıyor. Erdoğan’ın başkanlık sistemini getirmek için Öcalan’ı, dolayısıyla Kürtleri kullanma ihtimalinin BDP üst yönetimini de kaygılandırdığını Selahattin Demirtaş’ın dünkü grup konuşmasında da gördük.
Bu kaygıların sebepsiz olmadığının farkındayım ama bugüne kadar yaşananlar ve bundan sonra yaşanması beklenenler ışığında bunların çok da anlamlı olmadığını kavrayacağımız kanısındayım. Çünkü:
  • Yeni İmralı süreci, Erdoğan’ın başkanlık hayallerinin ötesinde, hayati bir zorunluluk nedeniyle başlatıldı. Çok kısa ve sert bir şekilde söyleyecek olursak, Erdoğan’ı başkan yapmanın değil Türkiye’yi bölünmenin kıyısından döndürmenin sürecini yaşamaktayız. Eğer Türkiye bu badireyi de atlatırsa, buradan güçlü çıkacak olan Erdoğan’ın başkanlık şansını deneyip denemeyeceğini ayrıca görürüz. Ama günümüzün asıl sorusu ve sorunu bu değil.
  • Öcalan, devletin istediği gibi kullanıp atacağı bir kişi olsaydı bugüne kadar çoktan kullanılıp bir kenara atılmıştı.
  • Öcalan’ın devletle pazarlık çıtasını alçak tutması, “demokratik özerklik”, “genel af” gibi kritik kavramları telaffuz etmekten kaçınması, üzerinde fırtına kopartılacak şeyler değil. Hatta tam tersi bile söylenebilir.
  • Öcalan’ın Türk kamuoyunun kaygı ve hassasiyetlerini gözeten tutumunu olumlamak yerine buradan hareketle Kürt kamuoyunda bazı kaygı ve kuşkular üretmeye çalışanlar var ve bunların bazıları normal şartlarda PKK, Öcalan, hatta yer yer Kürt düşmanı bilinen kişiler.

2) BDP süreçte etkili bir rol oynayabilecek mi?
Dün Selahattin Demirtaş’ın konuşmasında, BDP’nin nihayet bu sürece etkili bir şekilde dahil olacağının işaretlerini aldım. “İmralı’ya kim gidecek?” tartışmalarının o kadar uzamış olmasında BDP’lilerin AKP’ye güven duymamalarının dışında, hem sürece tam olarak inanmamaları, hem de süreçte kendilerinin nasıl bir işleve sahip olacaklarını kestirememeleri etkili olmuştu. Son İmralı ziyaretinin ardından bu sorunların hızla ve büyük ölçüde çözülmekte olduğunu görüyoruz. Öyle ki BDP’nin fazla öne çıkması süreci tehlikeye sokabilir. Eğer hükümet sürecin kamuoyuna aktarmayı Erdoğan’ın Salı konuşmaları ve medyada yazdırılan bazı haber ve yorumlarla sınırlı tutmayı sürdürürse, Kürt siyasi hareketinin öncülüğündeki bir süreç algısıyla karşı karşıya kalabiliriz. Kısacası iktidar partisi, tüm kadroları ve teşkilatıyla bu sürece açık bir şekilde sahip çıkmak zorunda.

3) CHP sürece dahil olmayacak mı?
Türkiye’ye barışı AKP ile BDP’nin birlikte getireceğini düşünenler aldanır. Sürecin başarısı için bu iki parti şart, ancak yanlarına bir şekilde CHP’yi, en azından bu partinin bir bölümünü almaları zorunlu. Dün Meclis’te Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nu dinleyince bu buluşmanın pek de mümkün olmadığı sonucuna varabiliriz. Peki bu sorun aşılabilir mi? Aşılırsa nasıl aşılır? Açıkçası bu soruların cevabını bilmiyorum. Ama yeni İmralı sürecinin başarısızlığını arzulayan iç ve dış odakların önümüzdeki günlerde en çok CHP üzerine yatırım yapacaklarını rahatlıkla söyleyebilirim.   
Sonuç olarak süreç iyi gidiyor ama hep böyle gideceğinin garantisi yok 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
06.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (230): CHP iktidara yürüyor mu? Sisi-Erdoğan kavuşması - Teğmenlerin kılıçlı yemini
05.09.2024 Bir mozaik olarak Türkiye (4): Pakrat Estukyan Türkiye’de Ermeni olmayı anlatıyor: “Yegâne talebimiz eşit yurttaşlık”
04.09.2024 31 Mart’ta AKP ile seçmeni arasında ne oldu? Feyza Akınerdem ile söyleşi
04.09.2024 Transatlantik: Sisi-Erdoğan kardeşliği, BRICS Türkiye’ye ne katar? Netanyahu neden ateşkes istemiyor?
03.09.2024 “Erdoğan iyi, çevresi kötü” önermesinde son durum
02.09.2024 Kara Harp Okulu’ndaki “Subaylık Yemini” olayı: Hakan Şahin ile söyleşi
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı