Nihai çözüm öncesi büyük kapışma

14.09.2011 Vatan
Read in English

Bir yanda PKK, dağda ve şehirde peş peşe saldırılar düzenleyerek “devrimci halk savaşı” hazırlıkları yapıyor. BDP, içindeki bütün tartışmalara ve itirazlara rağmen TBMM’ye gitme konusunda ayak diriyor ve seçim öncesinde düzenledikleri ve hayli etkili olan “sivil itaatsizlik” eylemlerine benzer yeni bir kampanyanın işaretlerini veriyor.
Diğer yanda güvenlik güçleri dağda ve kentlerde operasyonlarını sürdürüyor, jetler düzenli olarak Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerini bombalıyor, daha önemlisi geniş kapsamlı olma ihtimali hayli yüksek bir kara harekatının altyapısı oluşturulmaya çalışılıyor.
Bir de bunlara karşılıklı yapılan son derece sert açıklamaları eklediğinizde Türkiye’yi nerdeyse bir felaketin beklediği düşünülebilir, ama yıllardır Kürt sorununu yakından izlemeye çalışan bir gazeteci olarak, görünürdeki bütün olumsuzluklara rağmen, çözüm için son derece umutluyum. Örneğin 17 Ağustos günü şöyle yazmıştım: “Bugün itibariyle havanın kurşun gibi ağır olduğu tartışılmaz. Fakat kurşun gibi ağır havaya rağmen barışa her zamankinden daha yakın olduğumuz yolunda bir tespit yapmak hiç de kolay olmayacaktır. Yine de son günlerde yaşadığımız gerilimin belli bir noktaya kadar tırmanıp bir süre sonra yeniden ‘normalleşme’ yaşayacağımız kanısındayım.”
Tabii ki bu görüşlerime itibar eden pek olmadı. Analiz yapmayıp temennilerimi dile getirdiğimi söyleyenler, beni saflık derecesinde iyimser bulanlar oldu. Zaten mevcut olan gerilimin bu yazının ardından daha da artmasıyla iyimser bakış açımı pek fazla seslendiremez oldum. Ta ki düne kadar.
Dün bazı gazetelerde gördüğüm şu cümle bana son derece moral verdi: “Büyük meselelerde bazen nihai çözümler, bütün kozlar oynandıktan sonra gelir.” Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Ankara’da bir grup gazeteciyle sohbetinde böyle demiş ve hemen ardından Kürt sorununda nihai aşamada olduklarını belirtmiş.

Büyük kapışmanın üç coğrafyası
Kimileri Atalay’ın bu sözlerini “PKK son kozlarını oynuyor ama Tamil Kaplanları gibi sonları yakın” şeklinde okumak isteyecek ve okuyacaktır. Bana göreyse Atalay burada PKK’ya ek olarak devletin de bütün kozlarını oynamakta olduğuna vurgu yapıyor. Sonuç olarak her iki tarafın da nihai çözüm arifesinde ellerini alabildiğine güçlü tutmak istediğine tanık olduğumuz söylenebilir. Bunu “nihai çözüm öncesi büyük kapışma” olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.
Bu tanımın bir tarafında “nihai çözüm”, yani olumlu bir gelişme; karşısındaysa “büyük kapışma”, yani olumsuz bir durum var. Bu “büyük kapışma” üç farklı coğrafyada gerçekleşeceğe benziyor:

1) Irak’ın kuzeyi ki bir kara harekatı durumunda gözler esas olarak buraya çevrilecektir;

2) Güneydoğu ki PKK son günlerde sadece kırsal alanda değil kent merkezlerinde de çok tedirgin edici saldırılar düzenliyor;

3) Büyük şehirler ki PKK ne zaman Irak ve Güneydoğu’da kendini sıkışmış hissetse “kör terör” eylemleriyle çatışmayı farklı alanlara kaydırmak istemiş ve bunda belli ölçülerde başarılı olmuştur.
Görüldüğü kadarıyla PKK bu “büyük kapışma”nın bir an önce yaşanması için elinden geleni yapıyor. Umarım Türkiye bu aşamayı olabildiğince hızlı ve az hasarla atlatır ve bir an önce Kürt sorununda nihai çözüm noktasına varır.
*****

Savcılara teşekkürler

Odatv davasının iddianamesi açıklanıp kabul edildikten sonra, neden hakkında yazmadığımı soranlar oldu. Bunun kabaca iki nedeni var:

1) Öncelikle, arkadaşlarımızın özgürlüklerinin gasp edilmesini meşrulaştırmak için bin dereden su getirmiş “savcıperver” bazı meslektaşlarımızın neler yazacaklarını merak ettim ama şu yazıyı kaleme alana kadar seslerinin çıktığını görmedim.

2) Aslında yazacak pek bir şey de yok. En fazla, arkadaşlarımızın sadece gazetecilik yaptıklarında, Ergenekon’la alakaları olmadığında ısrar eden bizleri haklı çıkarttıkları için savcılara teşekkür edebiliriz.
Bu vesileyle Ahmet ve Nedim’e bir kez daha sevgilerimi gönderiyor ve kendilerinden sabretmeye devam etmelerini rica ediyorum.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
06.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (230): CHP iktidara yürüyor mu? Sisi-Erdoğan kavuşması - Teğmenlerin kılıçlı yemini
05.09.2024 Bir mozaik olarak Türkiye (4): Pakrat Estukyan Türkiye’de Ermeni olmayı anlatıyor: “Yegâne talebimiz eşit yurttaşlık”
04.09.2024 31 Mart’ta AKP ile seçmeni arasında ne oldu? Feyza Akınerdem ile söyleşi
04.09.2024 Transatlantik: Sisi-Erdoğan kardeşliği, BRICS Türkiye’ye ne katar? Netanyahu neden ateşkes istemiyor?
03.09.2024 “Erdoğan iyi, çevresi kötü” önermesinde son durum
02.09.2024 Kara Harp Okulu’ndaki “Subaylık Yemini” olayı: Hakan Şahin ile söyleşi
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı