Medyada özeleştiri günleri ve NTV

05.06.2013 Vatan

Dün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç açık ve net bir şekilde, Gezi Parkı eylemcilerinin vatandaşlık haklarını kullandıklarını, yerel yöneticilerin onlarla diyaloğa girmeleri gerekirken zorla çadırlarının sökülmesinin, ardından yaşanan protesto gösterilerinde yine polisin orantısız şiddet kullanmasının yanlış olduğunu kabul etti.
Peki benzer bir konuşmayı neden ilk gün Başbakan Erdoğan, Arınç veya bir başka yetkili yapmadı? Kuşkusuz devlet kibri nedeniyle. Bu kibir yüzünden, eylemcilerin korku sınırını çoktan aşmış olduğunu, tazyikli sularının, biber gazlarının, gözaltılarının kimseyi yıldıramadığını göremiyorlardı.
Bütün bu kayıtsızlıklarını medyaya güvenmelerine borçluydular. Çünkü başta haber kanalları olmak üzere önde gelen medya kuruluşlarının, daha önceki örneklerde olduğu gibi yaşananları görseler bile göstermeyeceklerinden, gösterseler bile devlet lehine çarpıtacaklarından emindiler.

Sorumlu değil sorumsuz yayıncılık

Nitekim öyle oldu. Gelişmeleri takip etmek isteyenler ya teknik imkanları kısıtlı, adları pek bilinmeyen birkaç muhalif kanalı, ya internetten yayın yapan yabancı televizyonları (ki içlerinde Norveçli olanı da vardı) izlemek zorunda kaldılar. Tabii bu sürecin en gözde mecrası, “başbelası” twitter ve facebook başta olmak üzere sosyal medya oldu.
Şöyle düşünelim: Eğer ilk günden önde gelen medya kuruluşları çadırların sökülüp yakılması veya polisin biber gazı ve tazyikli su zulmünü ayan beyan gösteren görüntüleri arşive atmak yerine yayınlasa; en iyi muhabirlerini yollayıp eyleme katılan insanlarla röportajlar yapsa; serinkanlı, akil isimleri konuk edip onlardan yorumlar alsa bu işler bu kadar büyür müydü? Vali ve Belediye Başkanı o basın toplantısını öyle yapabilir miydi? Başbakan “birkaç çapulcu” diye işin içinden çıkabilir miydi?
Bizde devlet öteden beri “Mehmetçik gazeteci” ister ve medyanın sadece devlete karşı işlendiği ileri sürülen suçlara karşı duyarlı, devletin suç ve kabahatlerine karşı duyarsız olmasını dayatır. Halbuki demokratik ülkelerde medyanın esas görevi devlete karşı toplumun yanında olmaktır.

Özeleştiri zamanı

Gezi Parkı direnişinin Türkiye katkılarından biri de, medya sahiplerinin diğer ekonomik çıkarları gereği hükümetle iyi geçinme çabalarının ürünü olan otosansürü “sorumlu gazetecilik” olarak yutturma devrinin artık kapanması oldu. Bazı medya kuruluşları hâlâ aynı tutumlarında ısrarlı olabilirler ama tüketici artık bunu yutmuyor; yutmadığını da hiç çekinmeden gösteriyor.
Okuyucu/izleyici tepkisinin sonuç almasına en çarpıcı örnek Doğuş Yayın Grubu CEO'su Cem Aydın’ın özeleştirisidir. Aydın 300 çalışanla buluştuğu toplantıda “Yaşanan son gelişmelerin tüm medyayı olduğu gibi NTV çalışanlarını üzdüğünün de farkındayım. Eleştiriler büyük oranda haklıdır. Bunu herhangi bir nedenle değil vicdanımla söylüyorum. Mesleki sorumluluğumuz açısından bize düşen, olanı olduğu gibi vermektir. Dengesizlikler içinde denge arayışı tüm medyayı olduğu gibi bizi de etkiledi. İzleyicilerimiz ihanete uğramış gibi hissetti, bu konuda onları haksız bulmak mümkün değil” demiş ve yaşanan sıkıntılar konusunda izleyicilere ve DYG çalışanlarına bir özür borcu olduğunu söylemiş.
Umarım NTV izleyicisiyle olan güven ilişkisini tazeler ve o kurumda çalışan arkadaşlarımız, meslektaşlarımız nicedir çektikleri sıkıntı ve utançtan kurtulurlar. Ama dost acı söyler: Bunun gerçekleşebileceğini pek sanmıyorum. Umarım beni mahcup ederler.

Normal şartlarda bu anı fotoğrafını kendime saklamak istiyordum ama NTV yöneticilerinin kendilerine hatalarını hatırlatması için bu aracı aynı bu şekilde muhafaza edeceklerini duyunca bu fikrimden vazgeçtim.

Ruşen Çakır - Medyada özeleştiri günleri ve NTV



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı