Kürt sorununu kardeşlikten şaşmadan tartışabilmek

14.08.2009 Vatan

Biliyorum, kötümserlerin sesleri daha gür çıkıyor ancak “Kürt açılımı”nın olumlu anlamda sonuçlara yol açacağına inanan iyimserlerin sayısının sanıldığından fazla olduğu kanısındayım. Ben de bunlardan biriyim. Nice zorluğa rağmen Türkiye’nin Kürt sorununu çözme yeteneğine sahip olduğuna inanıyorum. Çünkü Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Atalay’ın son dönemde peşpeşe gelen değerlendirmelerine baktığımızda devletin bu kez ciddi, samimi ve kararlı olduğuğunu görüyoruz. Yani bazılarının umduğu gibi “geri adım” olmayacak gibi geliyor bana. Olursa herhalde AKP bunun doğuracağı hasarı kolay kolay onaramaz.

İyimserliğimin bir başka nedeni, bütün engelleme çabalarına rağmen toplumun yoğun ve hayli özgür bir şekilde Kürt sorununu tartışıyor olması. Aslında bu tartışma daha yaygın ve verimli hale getirilebilir. Ne var ki medyanın bu noktada sorumluluğunu -tıpkı birçok diğer hayati sorunda olduğu gibi- layıkıyla yerine getirdiğini söylenemez. Tabii ki istisnalar var. Örneğin Devrim Sevimay’ın 3 Ağustos’tan beri Milliyet’te süren “Türkiye Modelini Arıyor” başlıklı yazı dizisi.

Pamir’in önerisi

Bu diziden en çok Büyükelçi Ümit Pamir’in görüşlerinin ilgi ve yankı uyandırdığı ortada. “Türklerle Kürtlerin birlikte mi, yoksa ayrı ayrı mı yaşamak istedikleri saptaması referandumla yapılmalıdır ve bir an önce yapılmalıdır” diyen Pamir’e göre eğer Kürtlerin üçte ikisinden fazlası “Ayrılmaktan yanayız” derse o zaman bunun aşamaları konuşulacak; eğer Kürtlerin üçte ikisinden fazlasının “Ayrılmaktan yana değiliz” derse bireysel haklar tüm Türkiye için genişletilecek, buna karşılık kolektif hak talepleri artık gündeme gelmeyecek.

Pamir’in önerisi “cesur” bulundu ve etrafında epey bir tartışma yapıldı, örneğin Milliyet’te Kadri Gürsel Pamir’in önerisinden hareketle “Türklerin boşanma hakkı” önermesini tartışmaya açtı.

Pamir’in önerisini “cesur” değil, tam tersine, yumuşatarak söyleyeyim “ürkek” buluyorum. Ve her konunun ve bütün önerilerin özgürce tartışılmasını savunmakla birlikte onun referandum önerisinin, içinden geçtiğimiz sürecin önüne açmak yerine daha da kapayacağını düşünüyorum. Öncelikle, Pamir’in Kürt sorununu ele alırken “biz ve onlar” gibi tehlikeli bir ikilemin tuzağına düşmüş olması beni rahatsız ediyor. O zaman “biz kim, onlar kim?” diye sormak kaçınılmaz oluyor.

Şantaj gibi

Bir zamanlar Kürt sorunu “vur kurtul-ver kurtul” ikilemiyle tartışılmak istenirdi. “Ver kurtul”cular, Kürt nüfusunun Türkiye’ye ayak bağı olduğunu ileri sürer, onların ayrılması durumunda ülkenin “uçacağını” savunurdu. Bugünün birçok namlı “liberal”inin “Kürtler Türkleri sömürüyor” diye yayınlar yapmış olduğunu, kendilerini bilmem ama ben unutmadım.

Pamir’in önerisi de böyle bir tona sahip. “Eğer Kürtler çok ayrılmak istiyorlarsa başlarının çaresine baksınlar” yaklaşımının Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden hiçbir gruba bir hayrı olmaz.

Pamir’in önerisinin teknik olarak nasıl hayata geçirilebileceği ayrı konu. Ama eğer üçte ikiden fazlası ayrılmak istemezse “kolektif hak talepleri artık gündeme gelmeyecek” önermesini anlamak mümkün değil. “Kolektif hak istiyecekseniz hemen isteyin ve kendi devletinizi kurun; yoksa bir daha ağzınızı açmayın” şeklindeki şantaj kokan bir dayatmanın “akillik” ile pek ilgisi olduğunu sanmıyorum. Kaldı ki bunun garantisi nedir? Yarın, bugün “kolektif hak istemiyoruz” diyenlerin çocukları bu taleplerle ortaya çıkarsa ne yapılacak, yine referanduma mı başvurulacak?

Kürt sorununu bu topraklarda yıllarca süren kardeşliğimizi ve onu koruyup güçlendirmeyi esas almadan yapılacak hiçbir tartışmanın özgürlük ve demokrasiye katkıda bulunacağını sanmıyorum.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
06.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (230): CHP iktidara yürüyor mu? Sisi-Erdoğan kavuşması - Teğmenlerin kılıçlı yemini
05.09.2024 Bir mozaik olarak Türkiye (4): Pakrat Estukyan Türkiye’de Ermeni olmayı anlatıyor: “Yegâne talebimiz eşit yurttaşlık”
04.09.2024 31 Mart’ta AKP ile seçmeni arasında ne oldu? Feyza Akınerdem ile söyleşi
04.09.2024 Transatlantik: Sisi-Erdoğan kardeşliği, BRICS Türkiye’ye ne katar? Netanyahu neden ateşkes istemiyor?
03.09.2024 “Erdoğan iyi, çevresi kötü” önermesinde son durum
02.09.2024 Kara Harp Okulu’ndaki “Subaylık Yemini” olayı: Hakan Şahin ile söyleşi
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı