Kasetler değişiyor ama şarkı hep aynı

23.05.2011 Vatan

Partilerini kurmalarının üzerinden çok fazla zaman geçmemişti. AKP Lideri Erdoğan, kurmaylarıyla birlikte İstanbul’da alelacele bir basın toplantısı düzenledi. Partinin kuruluşundaki coşku ve heyecan yerini öfkeye bırakmıştı. Aslında hiç de haksız sayılmazlardı çünkü Kanal D’de Tuncay Özkan, Erdoğan’ın geçmişteki bir konuşmasının kasetini yayınlamıştı. Kasette Erdoğan ne diyordu, hatırlamıyorum; hiç de önemi yok zaten. Kaseti Özkan’a, bugün yine Silivri’de tutuklu bulunan birinin servis ettiğini, söz konusu kişinin TSK’dan bazı isimlerle arasının çok sıkı olduğunu da sonradan öğrendik. Bu kaseti servis edenlerin, onu yayınlayanların ve bu yayından son derece memnun olanların amacı AKP’yi daha doğmadan boğmaktı. Hesaplarının ne derece yanlış olduğu bu partinin kısa süre sonra girdiği ilk seçimden tek başına iktidar çıkmasıyla anlaşıldı.

Tam bir “derin devlet” komplosu olduğu aşikâr olan bu kaset yayınının öncesi de vardı: 1990 ortalarında, Refah Partisi’nin bazı öne çıkan isimlerinin eski dönemdeki konuşma kasetleri yine televizyonlarda peş peşe yayınlanmış ama bu partinin sandıkta tasfiyesi bir türlü mümkün olamayınca, iş, bu tür kasetleri de “delil” olarak kabul eden Anayasa Mahkemesi’ne kalmıştı. Fakat kapatmalar da Milli Görüşçüleri yıldırmadı, hatta tam aksine bu tür operasyonların ardında sistemin dindarlara garezinin yattığını düşünen muhafazakâr seçmenin bir bölümü, dayanışma dürtüsüyle Milli Görüş kökenli parti ve siyasetçilere yöneldi. Son örneği de Fethullah Gülen’den verebiliriz. 28 Şubat sürecinin son operasyonunun atv’de yayınlanan Gülen kaseti olduğunu söylemek mümkün. Bu kaset başlangıçta Gülen hareketine çok ciddi bir darbe indirdi. Her şey bir yana Gülen’in ülkeye dönüşünü imkansız hale getirdi. Fakat Gülen cemaati kısa sürede yeni dönemin şartlarına adapte oldu, zorlukları imkan ve fırsatlara çevirdi ve sonuç olarak yakın zaman öncesinde kendisini tasfiye etmek isteyenleri tasfiye edebilir hale geldi.

Toplum mühendisliği

Tabii ki konuyu MHP kasetlerine bağlayacağım. Dünkü yazımda, internet üzerinden yapılan yayınları “MHP’yi tasfiye projesi” olarak tanımladım. Bugünse, yukarıda verdiğim örneklerden hareketle, bu projenin başarısının hiç de garanti olmadığının altını çizmek istiyorum. Çünkü sözünü ettiğimiz örnekler, sadece kaset yayınlayarak bir siyasi partiyi, hareketi veya şahsiyeti tasfiye etmenin mümkün olmadığını, hatta bu silahın sıklıkla geri tepmiş olduğunu bizlere gösteriyor.

Kimileri, “geçmişteki kasetler siyasi içerikliydi, bunlar özel hayatla ilgili” diyerek yaptığım analizi çürütmek isteyebilir. Ama ben kasetlerin içeriğinin değiştiğinde, ama şarkının hep aynı kaldığında ısrarlıyım. Peki nedir çalan şarkı? Bugün MHP kasetlerinden hiç de şikayetçi olmayan dünün mağdurlarının, bir zamanlar dillerinden düşürmedikleri iki saptamayı ödünç almak istiyorum: “Toplum mühendisliği” ve “kasetlerle siyaseti dizayn etme.”

Yaklaşık 10 seçmenden birinin tercih ettiği, Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin, 10 (belki başkaları da sıradadır) yöneticisinin özel hayatlarından hareketle sistem dışına itilmesi mümkün müdür? Mümkün olduğunu kabul etsek bile, bu, ülkenin ne derece hayrınadır? Ve daha önemlisi, böylesine bir projeden âlâ bir “toplum mühendisliği” projesi düşünülebilir mi?

MHP’nin başına gelenler, birilerinin “düşmanlarının silahıyla silahlandığını” bizlere gösteriyor. Ama o silahların düşmanlarının elinde patlamış olduğunu unutmuşa benziyorlar.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
02.11.2025 Bitmeyen ve bitmeyecek tartışma: Cumhur İttifakı’nda çatlak mı var?
01.11.2025 Ve Selahattin Demirtaş sahalara döndü!
30.10.2025 Erdoğan’ın CHP’ye karşı son 225 günü: Bir adım ileri iki adım geri
30.10.2025 Herkesin kazanacağı bir süreç mümkün mü? Mümtaz'er Türköne ile söyleşi
30.10.2025 1 Ekim’den 29 Ekim’e: İki resmi resepsiyon ve farklı fotoğraflar
29.10.2025 Çözüm sürecinde kazananlar ve kaybedenler | Mehmet Gürses yorumluyor
29.10.2025 “İngiliz casus” olayında kafama takılan sorular
28.10.2025 Yolsuzluk, terör, casusluk: Sırada ne var?
28.10.2025 Çözüm sürecindeki tıkanıklık nasıl aşıldı? PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye’den çekmesinin öyküsü
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı