Erdoğan’ı Kürtler mi kurtaracak?

11.04.2025 medyascope.tv

11 Nisan 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün önemli bir görüşme yapıldı Külliye’de. Cumhurbaşkanı Erdoğan DEM Parti'nin İmralı heyetinin iki üyesini, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan'ı kabul etti. Erdoğan'ın yanında MİT Başkanı İbrahim Kalın ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Efkan Âlâ vardı. Efkan Âlâ, daha önceki çözüm sürecinde de çok önemli rol oynamış bir isimdi, biliyoruz. MİT Başkanı'nın da zaten neden orada olduğunu anlamak kolay. Ve buradan hareketle çözüm sürecinin, yeni çözüm sürecinin devam edeceği beklentisi oluştu. Nitekim DEM Parti'den yapılan açıklamalar çok pozitif, çok olumlu ve umutla baktıklarını söylüyorlar. Türkiye'de şiddetin olmadığı demokratik bir Türkiye'nin inşasından bahsediyorlar. Tabii burada şöyle bir soru var önümüzde. 19 Mart'tan sonra oluyor bu. 19 Mart'ta Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanması, yani önce gözaltı, sonra büyük bir kısmının tutuklanması, ardından protestolar, ardından protestocuların tutuklanması, medya üzerindeki baskılar vesaire ve Türkiye yepyeni bir döneme girdi. Yani bizim bir çözüm sürecimiz vardı, Ekim ayında Devlet Bahçeli'nin startını verdiği ama çözüm sürecinin üzerine 19 Mart süreci diye bir şey eklendi ve bu 19 Mart'ta hızlı bir şekilde, ikinci üçüncü gününden itibaren, Erdoğan'ın amacına ulaşamayacağı net bir şekilde anlaşıldı. O neydi? Ekrem İmamoğlu'nu kriminal birisi olarak kamuoyuna göstermek; rüşvet alan, yolsuzluklara bulaşmış ve bu arada terörle de iltisaklı. Kent uzlaşısı var çünkü, iki dosya var. Bunu başaramadı Erdoğan. İkincisi, bu nedenle CHP'nin dağılmasını bekledi, Özgür Özel'in elinin ayağının birbirine dolaşmasını bekledi. Bunların hiçbirisi olmadı. Tam tersine, önce CHP kenetlendi, ama daha önemlisi CHP toplumsal muhalefetle buluştu. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına yapılan muamele, adaletsizlik, öyle diyelim, toplumda öfkesi olan, özellikle gençler başta olmak üzere tüm kesimleri bir şekilde harekete geçirdi ve Erdoğan kaybetti, zor duruma düştü. Burada aslında yapmak istediği elini güçlendirmekti, çünkü CHP güçleniyordu. Ekrem İmamoğlu, karşısında bir cumhurbaşkanı adayı olarak, kazanabilecek bir cumhurbaşkanı adayı olarak sivriliyordu. Erdoğan, CHP'yi parti olarak, İmamoğlu'nu cumhurbaşkanı adayı olarak yenmenin yolunu bulamadığı için, bulmakta zorlandığı için kestirmeden gitmeye, yargı eliyle bu işi halletmeye çalıştı. Tam tersi bir sonuca yol açtı. Ne oldu? Ekrem İmamoğlu daha da güçlendi. Şu anda cezaevinde olabilir ama 19 Mart'tan daha güçlü bir Ekrem İmamoğlu var. CHP çok güçlendi. Özgür Özel’in yapılan olağanüstü kurultayda aldığı sonuç ortada ve kamuoyu yoklamalarında gelen haberler, CHP'nin bariz bir şekilde oyunu arttırdığı yolunda. İşte böyle bir anda Erdoğan zor durumda ve kurtarıcıya ihtiyacı var. Kurtulmak, bu krizden çıkmak istiyor. Bu krizden çıkmanın yolu ne olabilir? Ekonomi zaten kötü durumda ve 19 Mart'ta daha da kötüleşti. Ekonomistlerin iddiasına göre, Mehmet Şimşek'in onca zamanda biriktirdiği birtakım şeyler, özellikle döviz rezervi, bir iki günde eriyip gitti. Güven kalmadı. Ekonomide bir şey yapamayınca, uluslararası konjonktürde bir şeyler yapmasına baktığımızda, Suriye olayı ilk başta Türkiye'nin denetiminde bir Suriye olarak gözüküyordu. Hâlâ Türkiye'nin çok ciddi bir etkisi var ama İsrail de Suriye'nin önemli bir aktörü olarak devreye girdi ve Türkiye ile İsrail, Suriye konusunda bir şekilde anlaşmanın yollarını arıyor. Yani Suriye'den de bir başarı öyküsü çıkmadı. Çıksa bile bunun Erdoğan'ın kitle desteğini arttırması mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla ne kaldı geriye? Çözüm süreci, Kürtler. Baştan itibaren birçok kişi, çözüm sürecinin aslında Erdoğan'ı kurtarma projesi olduğunu savundular. ‘‘DEM Parti'yi yanına alarak anayasayı değiştirecek, ömür boyu cumhurbaşkanı olacak’’ diye başlayan senaryolar üretildi. Ama bir baktık ki Erdoğan çözüm sürecine bir Bahçeli kadar hevesli değil; daha alttan alıyor, çok fazla topa girmiyor. Ama belli bir aşamadan sonra yavaş yavaş girer gibi oldu ve buradan da gördük ki, en azından ben öyle değerlendiriyorum, çözüm süreci Erdoğan'ın çok da arzu ettiği bir şey değil. Ya inanmıyor bunun gerçekleşeceğine ya da gerçekleşse de kendisinin çok işine yarayacağını düşünmüyor. O anlamda, Bahçeli ile aralarında bir fark olduğu kanısındayım ve Bahçeli'nin de arada gaza basarak, hasta yatağından gaza basarak bir anlamda Erdoğan'ı uyardığını, onu bu sürece sahip çıkmaya çağırdığını düşünüyorum. Erdoğan, dün DEM Parti'nin iki önemli ismini kabul etti. DEM'den gelen mesaj çok olumlu ve tekrar şöyle düşünceler başladı, özellikle muhalefet kanadında ama aynı zamanda Erdoğan destekçilerinde de: ‘‘Kürtler bizi kurtaracak.’’ Erdoğan'ın kurtulmaya ihtiyacı olduğu muhakkak ama Kürtlerin bunu yapacağına hiç emin değilim. Birçok nedenle emin değilim. Birincisi, Erdoğan'ın içine düştüğü durum sadece Kürtlerin desteğiyle çıkılabilecek bir durum değil. İkincisi, Kürt hareketi böyle bir desteği, kayıtsız şartsız bir desteği Erdoğan'a verecek bir hareket değil. Geçmişte yaşanan çok tecrübeler var ve bu tecrübeler hafızalarda yer etmiş durumda. Geçmişte değil, hâlâ bugün. Mesela Ahmet Türk niye yoktu? Erdoğan istemediği için. Ahmet Türk bir kez daha yerine kayyum atanmış bir isim. Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı. Van'da da kayyum var, birçok yerde kayyum var, Batman'da kayyum var. Üç büyükşehirden ikisine kayyum atadı Erdoğan. Böyle bir yerde Kürtlerin o kadar da Erdoğan'a güveneceğini ya da bunları sineye çekeceğini düşünmek çok gerçekçi değil. Tabii ki masadan kalkmayacaklar, tabii ki bu sürecin Öcalan'ın çizdiği çerçevede başarılı olmasını isteyecekler. Fakat bu, Erdoğan için değil kendileri için olacak. Buradan sürecin başarılı olması halinde, ilerlemesi ve başarılı olması halinde Kürt hareketinin çok şey kazanacağı muhakkak. Türkiye'nin çok şey kazanacağı muhakkak. Ama Erdoğan da buradan çok kazançlı çıkacak demek için elimizde çok fazla veri yok. Mesela 2015 Haziran seçimleri, HDP'nin çok büyük bir çıkış yaşadığı seçimde, AK Parti ilk kez tek başına iktidar şansını kaybetmişti. Dolayısıyla tekrar dönelim. Kürtler Erdoğan'ı değil; kendilerini kurtarmak, kendi sorunlarını çözmek istiyorlar. Ve Kürt hareketi şunu da herhalde görüyor; Erdoğan çok zayıf durumda, çok zayıfladı, eski gücü yok. Bahçeli'ye muhtaç ama aynı zamanda Kürtlere de muhtaç, Trump'a da muhtaç, birçok şeye muhtaç. Ve Erdoğan, tabanda, kendi deyimiyle millette eskisi gibi bir desteğe ulaşamıyor. Dolayısıyla birincisi, pazarlık güçlerinin çok daha arttığını düşünüyor olsalar gerek. İmralı için de geçerli bu, Kandil için de geçerli ve bir anlamda DEM Parti için de geçerli. Ama daha önemlisi, bu harekete destek veren taban için de geçerli. Yani daha önceki dönemlerde eşitsiz bir ilişki vardı. Erdoğan daha güçlü, Kürtler daha zayıftı. Ama şimdi terazenin kefelerinin değiştiği kanısındayım. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Dolayısıyla bir Erdoğan'a, "O bize bir şeyler versin, biz de ona yardımcı olalım" şeklinde bir yaklaşım, çok fazla rağbet göreceğe benzemiyor. Zaten Erdoğan'ı da en çok bu süreçte tereddüte götüren husus bu. Bir diğer husus, tabii ki birtakım beklentileri var. Mesela kongre toplamak için Kandil'in beklentileri var. Bu beklentileri yerine getirecek mi Erdoğan, getirebilecek mi? Getirirse, kamuoyundan, kendi seçmeninden nasıl tepkiler alacak gibi soru işaretleri de var. Ve şunu özellikle tekrar söylemek istiyorum: Erdoğan'ın eskisi kadar güçlü olmadığını, bu sürecin esas Bahçeli tarafından sahiplenildiğini gören Kürt hareketi başka seçeneklere de yönelecektir. Şu haliyle bakıldığı zaman, gerek Ekrem İmamoğlu gerek Özgür Özel ve genel olarak Cumhuriyet Halk Partisi, Kürt sorununda Kürt hareketini rahatsız edecek pozisyonlar almadılar. Ekrem İmamoğlu, başına gelenlerden hemen önce gittiği Diyarbakır'da çok açık, net mesajlar verdi. Özgür Özel sürekli bunu yapıyor. Bütün Saraçhane mitinglerinde ve önceki gün Şişli'de hep bunu yaptı. Dolayısıyla Kürtler için İmamoğlu ve CHP bir seçenek olarak ortada duruyor. Dolayısıyla yükselişte olan bir CHP'yi yok sayıp, karşısına alıp, düşüşte olan bir Erdoğan'a tam angaje olacak bir Kürt hareketi ben tahayyül edemiyorum. Bir diğer husus da şu, ki çok önemli bir husus: Bu sürecin yürüdüğünü görmemiz için birtakım şeylere tanık olmamız lazım. Mesela, Kandil'in kongre için beklediği birtakım altyapı, güvenlik temelli altyapı; ama başka şeyler de mesela, Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının tahliye olması. Selahattin Demirtaş'ın hapiste olduğu bir Türkiye'de süreç iyi gidiyor demenin hiçbir anlamı yok. Ama Ekrem İmamoğlu'nun hapiste olduğu bir Türkiye'de Selahattin Demirtaş'ı bırakmak, birçok açıdan çok sorunlu olacak. Dolayısıyla bir süreç yürüyecekse, gerçekten yürüyecekse, gerçekten bunu istiyorlarsa, bunu 19 Mart'ın yarattığı sonuçları da telafi ederek ancak yapabilir Erdoğan. Yani, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları içeride kalsın, yeni heybelerden yeni turplar çıkarılsın, yeni birileri içeri atılsın, gazeteciler içeri atılsın; biz Kürtlerle Kürt sorununu, PKK sorununu, Kürt sorununu çözelim. Böyle bir Türkiye yok, olmayacak. Bunun hayalini kuranlar olduğunu da sanmıyorum. Dolayısıyla Kürtlerin, bütün Kürt hareketinin diyelim, Kürt hareketinin yumurtalarının hepsini Erdoğan'ın sepetine koyacağı bir süreç asla söz konusu olamayacak. Olmayacak, olmayacak diyorum ve bu anlamda da Erdoğan'ın kurtulması, çok daha geniş bir normalleşme, yumuşama ve adım adım da olsa hukuk devletine dönüşle, demokratikleşmeyle mümkün olur. Ve 19 Mart'ın iptali olmadan Erdoğan'ın kurtulma imkanı olacağını asla düşünmüyorum.
Bitirirken, Medyascope'a lütfen destek olun, Patreon'dan ya da YouTube ‘‘Katıl’’dan bize destek olabilirsiniz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
23.04.2025 Transatlantik: İran'la nükleer müzakere | Harvard Trump'a direniyor
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
19.04.2025 Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?
18.04.2025 CHP mucizesi
18.04.2025 19 Mart partileri ve liderleri nasıl etkiledi? | Burak Bilgehan Özpek anlattı
17.04.2025 Nezih Onur Kuru yanıtladı: 19 Mart seçmende neyi değiştirdi?
16.04.2025 Özgür Özel Medyascope’ta: “CHP’yi yeniden sokakla tanıştırıyoruz, gerekirse 5 milyon da olacağız 10 milyon da”
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
13.04.2025 Türkiye enflasyonla mücadelede ne durumda? Murat Sağman anlattı
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı