El Kaide’nin bozulan büyüsü

01.08.2013 Vatan

Dünkü yazımızı “Suriye El Kaide için bir tür ‘sonun başlangıcı’ olabilir” cümlesiyle bitirmiştik. Bugün kaldığımız yerden devam etmek ve neden El Kaide’nin sadece Suriye’de değil küresel anlamda da kaybetme güzergahına girdiğini düşündüğümü biraz daha açmak istiyorum.
Öncelikle, yine dünkü yazımızda ele aldığımız, Usame bin Ladin döneminde başlayıp Eymen el Zevahiri döneminde iyice zirveye çıkan, “küresel” yerine “ulusal ve/veya bölgesel” cihata yönelişin El Kaide’ye avantajlar kadar, hatta ondan daha çok dezavantajlar getirdiğini ileri sürebiliriz. Bunlardan bazılarını sıralayacak olursak:
    1) El Kaide denince akla, başta 11 Eylül 2001 olmak üzere, dünyanın dört bir yanında, özellikle Batı kentlerinde, Batılı hedeflere yönelik intihar saldırıları geliyor. Ama uzun zamandan beri El Kaide bu tür eylemler yapmıyor ya da yapamıyor. Bunun yerine İslam coğrafyasının değişik bölgelerinde gerçekleşen El Kaide eylemleri küresel anlamda ilgi çekmiyor. Yani El Kaide küresel anlamda örgütlenmiş bir şebeke/ağ olmakla birlikte Batı için küresel bir tehdit olmaktan çıktı/çıkıyor. Bu da El Kaide’nin büyüsünün bozulmaya başladığının ilk işareti.

    2) Günümüzde El Kaide, Afrika’da (Mali, Somali...), Asya’da (Afganistan, Pakistan...) ve Ortadoğu’da (Irak, Suriye...) çok güçlü bir şekilde varlık gösteriyor. Yerel halklardan da belli bir destek alıyor ancak bu ulusal/bölgesel cihatların esas taşıyıcıları başka topraklardan gelen, iyice profesyonelleşmiş gönüllüler. Bunların kafasındaki İslam, cihat, siyaset vb. anlayışlarıyla yerel unsurlar arasında sık sık uyuşmazlıklar çıkıyor. El Kaideciler genellikle düşünce ve davranışlarında tavize yanaşmadıkları için belli bir aşamadan sonra bölge halklarıyla ciddi sorunlar yaşayabiliyorlar.

    3) Ulusal/bölgesel cihatlarda hedef, eski günlerde olduğu gibi yabancı işgalcileri kovmaktan çok siyasi iktidarı ele geçirmek. Dolayısıyla El Kaide buralarda (yabancılar tarafından desteklenen veya desteklenmeyen) başka Müslümanlarla çatışmak durumundalar. Bu da El Kaide’nin örneğin 11 Eylül’de ortaya çıkan imajıyla çok ters.

    4) ElKaide’nin her geçen gün daha da katılaşan ideolojisinde Şii karşıtlığı iyice ön plana çıkıyor. Halbuki Sünni İslam dünyasında böylesine katı Şii düşmanlığı son derece marjinal bir durum. Dolayısıyla özellikle Irak’ta tanık olduğumuz ve son dönemde Suriye’de karşımıza çıkan Şii ve Alevi sivillere yönelik katliamlar El Kaide’nin genel imajında derin yarılmalara neden oluyor.

    5) El Kaide’nin Şii düşmanlığı doğal olarak İran’ı da karşısına almak anlamına geliyor ki geçmişte Tahran rejiminin nötr, hatta yer yer göz kırpan tutumu El Kaide’nin işini epey kolaylaştırmıştı. Dolayısıyla özellikle Irak ve Suriye’de El Kaide’nin yerel Şii ve Alevi güçlerin dışında, hatta esas olarak İran’la savaştığını söyleyebiliriz.

    6) Ulusal/bölgesel cihatları temel strateji olarak benimseyen El Kaide her bölgede ayrı ayrı yerli ve yabancı güçlerle işbirliği ve hatta ittifaka girebiliyor. Bu da El Kaide’nin geçmişte en temel artısı olan, işlerine başkasını bulaştırmama titizliğinin sonu demek.

    7) "El Kaide’yi kullanmaya kalkan yanıyor” başlıklı yazımızda (El Kaide’yi kullanmaya kalkan yanıyor) “El Kaide'nin tarihini, kendisini kullandığını sananları kullanmak olarak özetleyebiliriz. ABD’nin, Suudi Arabistan ve Pakistan’ın durumu ortada” demiştik. İran’ın bölgesel yükselişinden endişeli olan Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkelerin, özellikle Irak ve Suriye’de El Kaide’ye veya ona yakın unsurlara doğrudan ya da dolaylı destek veriyor olmaları tarihten yeterince ders çıkarmadıklarının kanıtı. Ancak bu destekler El Kaide’ye birçok şey getirdiği gibi ondan çok şey de götürüyor. Diğer bir deyişle ne El Kaide’yi kullanmak isteyenlerin, ne de kendisini kullanmak isteyenleri kullanan El Kaide’nin kazandığı bir durum söz konusu.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı