El Kaide Suriye'de kaybetmeye mahkum

31.07.2013 Vatan

2011 yılı Mayıs ayı başında Usame bin Ladin öldürülünce doğal olarak El Kaide’yi nasıl bir geleceğin beklediği tartışılmaya başlandı. Aradan geçen iki yılın ardından elimizde epey bir veri birikmiş durumda. Öncelikle, El Kaide’nin “uluslarötesi” özelliğini koruduğunu, yani dünyanın dört bir tarafından gönüllüleri alıp eğitip yine dünyanın dört bir tarafına yollamaya devam ettiğini görüyoruz. Ancak Mısırlı doktor Eymen el Zevahiri liderliğindeki El Kaide, artık Batılı hedeflere yönelik “küresel” olarak tanımlanabilecek gösterişli saldırılar düzenlemek yerine İslam coğrafyasının sorunlu bölgelerinde ulusal veya bölgesel cihatlar örgütlemeye (veya zaten varolan cihatları kendi egemenliği altına almaya) ağırlık veriyor.

Büyük değişim

“Eskiden de böyleydi!” diyenler olabilir, ama geçmişte Keşmir, Çeçenistan, Bosna, Irak gibi bölgelerdeki cihatlar esas olarak Müslüman olmayan güçlere (işgalcilere) ve tabii ki onların yerli işbirlikçilerine karşı Müslümanların bir anlamda “bağımsızlık” için yürüttüğü mücadelelerdi. Son yıllardaysa El Kaide’nin Mali, Somali, Suriye, etkisi azalsa da Irak gibi bölgelerde, doğrudan siyasi iktidarı ele geçirmeye ve bu ülkelerde (veya en azından bunların bir bölümünde) şeriat düzeni kurmaya yönelik silahlı mücadele yürüttüğünü görüyoruz.
Usame bin Ladin zamanında, onun kişisel kökenleri dolayısıyla Suudi Arabistan ve Yemen’de El Kaide’nin benzer çizgiler tutturmuş olduğunu, ama bunların esas “küresel” meydan okuyuşun gölgesinde kaldığını hatırlıyoruz. Zevahiri ile birlikteyse “küresel” herhangi bir ciddi eylem görünmüyor; bütün imkanlar bölgesel ve ulusal cihatlara sevk ediliyor. Bunda Zevahiri’nin Mısır’daki İslamcılık tecrübesinin rolü büyük olsa gerek. Enver Sedat suikastiyle bağlantılı olduğu için hapsedilen Zevahiri bir süre sonra Hüsnü Mübarek tarafından affedilince Pakistan’a geçmiş ve Afgan cihadına katılmıştı.

Geri tepen silah

El Kaide Türkiye’nin gündemine Somali’nin başkenti Mogadişu’da Türk Büyükelçiliği’nin ek binasına yönelik saldırı ve Rojava olarak bilinen Suriye’nin ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı kuzey bölgelerinde YPG adlı Kürt askeri yapılanmasıyla süren çatışmalar nedeniyle girdi. Yani El Kaide uzaklarda bir yerde doğrudan Türk devletine, hemen yanıbaşımızdaysa devletin pek hazzetmediği, Abdullah Öcalan çizgisindeki PYD’nin askeri uzantısına savaş açmış durumda.
Dün de yazdığım gibi (El Kaide’yi kullanmaya kalkan yanıyor) Somali saldırısının, Türk devletinin PYD ile iyi ilişkiler geliştirme ihtimaline karşı El Kaide tarafından bir uyarı olduğu yorumlarına katılmıyorum. Eğer böyleyse de silah geri tepmişe (veya tepeceğe) benziyor: Zaten, başta Batı'nın olumsuz tavrı gibi bir sürü nedenle Suriye’deki El Kaide ile arasını açmaya başlamış olan Ankara, Mogadişu saldırısından sonra bu kopuşu hızla sonlandırabilir.

El Kaide’nin açmazı

El Kaide Suriye’ye Irak, Afganistan, Pakistan, Çeçenistan gibi cihat bölgelerinden, ayrıca Arap ülkeleri ve Avrupa’dan (ve tabii Türkiye’den de) savaşçı yolluyor. Suriye Kürtleri de Türkiye (PKK), Irak ve Avrupa’daki Kürtler destek alıyor. Bu arada Suriye Kürtleri de aralarındaki ayrılıkları bırakıp YPG saflarında birleşiyorlar. Normal şartlarda topraklarına sahip çıkmaya çalışan Kürtlerin bu savaşta “ithal” El Kaide ile başetmeleri beklenir. Hele Türkiye başta olmak üzere komşu ülkeler destek vermezse El Kaide hızla güçten düşebilir.
Bununla birlikte Esad rejiminin “terörizmle mücadele ediyoruz” söylemini sürdürmesi için El Kaide’ye, onun özellikle diğer muhalif gruplara veya Kürtler gibi nötr kesimlere saldırmasına ihtiyacı olduğu da malum.
Bitirirken: Zevahiri ve El Kaide, Irak’ta gerçekleştiremedikleri İslam devleti hayalini Suriye’ye taşımış durumdalar. Böyle bir “ithal” devletin kurulabileceğini sanmam, kurulsa da kesinlikle kısa ömürlü olur. Ve Suriye El Kaide için bir tür “sonun başlangıcı” olabilir.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı