Déjà vu

04.04.2012 Vatan

Hani öyle anlar vardır ki, sanki tıpatıp aynısını daha önce yaşamış olduğunuzu düşünür veya hissedersiniz; işte bu hali tanımlamak için dünya çapında yaygın olarak Fransızca bir kavram kullanılır: déjà vu. (Fransızca’dan tam çevirisini “daha önce görmüş olma” şeklinde yapabiliriz.)

Dün Milliyet’te Hasan Cemal’in Suriye krizinde tarafını ilan ettiğini görünce “artık déjà vu başlıklı bir yazı yazmak farz oldu” diye düşündüm. Çünkü içinden geçtiğimiz şu günler ABD’nin Irak işgali için hazırlık yaptığı 2003 yılının başlarını andırıyor. O gün Saddam Hüseyin’in alaşağı edilmesinde Amerikan ordusuyla birlikte hareket etmemizi savunanların hemen hepsi (bunlardan biri maalesef Hasan Cemal’di) bugün de Beşşar Esad’ın (Türk Dil Kurumu ve Anadolu Ajansı kusura bakmasın, babası Hafız’a yıllar boyu Esad dedikten sonra, oğluna Esed demeyi doğru bulmuyorum) devrilmesi için Türkiye’nin daha aktif rol ve sorumluluklar üstlenmesinde ısrar ediyorlar. Tabii ki film birebir aynı değil. Örneğin dünkü yazımda da vurguladığım gibi, Irak işgaline alenen karşı çıkan İslamcıların ciddi bir bölümü Suriye’ye dış müdahaleden yana. Bir diğer farksa, 2003’de AKP içinde çok hayati kafa karışıklıkları ve ayrışmalar varken bugün Suriye konusunda Başbakan Erdoğan’ın çizdiği rotanın dışına çıkan pek kimse görülmüyor. Son olarak, Irak konusundaki yoğun ve özgür tartışma ortamından bugün maalesef mahrumuz.

Samimiyet sorunu

Bu türden farklılıklara rağmen déjà vu’de ısrar etmemin en temel nedeni, müdahale yanlılarının bu pozisyonlarını “insani” gerekçelerle izah etmeye çalışmaları. Burada öncelikle bir samimiyet sorunu var. Örneğin Beşşar Esad, eşiyle birlikte kaç kez Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan ve eşlerine konuk oldu; kaç kez onları konuk etti? Bu ziyaretler sırasında “zalim” olmayan Esad, son bir yılda mı karakter değiştirdi? Kendisinden bu ziyaretler sırasında babasının imzasını taşıyan Hama katliamının hesabı hiç soruldu mu?

Bugün Esad aleyhine yazı yazma yarışına girmiş olan bazı meslektaşlarımız, Şam ya da İstanbul’da, onunla çektirdikleri samimi fotoğrafları ve kendisiyle yapmış oldukları “şike” söyleşileri arşivlerinden sildiler mi? İçlerinden herhangi biri, o “cicim ayları” sırasında Esad’a Hama katliamını sormuş mudur? Yine Beşşar Esad’ın Kürt sorununun çözümü için Türkiye’ye verdiği öğütler kaç gazetemizde manşet olmuştu, unuttuk mu?

Ayrıca iddiaların ne derece sahici olduğu da ayrı bir tartışma konusu. Hatırlanacaktır, Wasington yönetiminin Irak’ın işali için ileri sürdüğü iki temel iddianın (Saddam-El Kaide ilişkisi ve Irak’ın kitle imha silahına sahip olduğu) asılsız olduğu, birkaç yıl sonra, bizzat BM Genel Kurulu’nda bunları dile getirmiş olan Colin Powell tarafından itiraf edildi. Günümüzde de Suriye hakkındaki hbaber akışının manipüle ediliyor olma ihtimali hayli yüksek.

Taraf tutmamanın erdemi

Bu tür şeyleri yazıp söyleyenlerin, müdahale yanlıları tarafından “Esadcı” olarak damgalandığını biliyorum, tıpkı dün “Saddamcı” olarak suçlandığı gibi. Ama bunlar çok ucuz argümanlar. “Müdahaleye karşı çıkan Esad’la birlikte saf tutmuş olur” diyenler, önce kendilerinin kimlerle yanyana olduklarına baksalar iyi olur.

Hafız Esad’dan oldum olası hoşlanmamışımdır, diğer bir deyişle kendisini günahım kadar bile sevmedim, benim için o bir zalimdir. Oğluna da hiç güvenmedim, ona biçilen “reformcu” imajına da inanmadım; AKP hükümeti döneminde Esad ve Baas rejimiyle geliştirilen aşırı samimi ilişkiler, ortak kabine toplantıları, “Şamgen” filan da beni hiç heyecanlandırmadı.

Öte yandan Esad’ın müdahaleyi engellemek, en azından geciktirmek için verdiği veya verir gibi yaptığı sözlere de inanmıyorum. Ve onun zalim rejiminin bir an önce yıkılmasını, Suriye’nin özgür, demokratik bir ülke olmasını diliyorum.

Bütün bunlara rağmen Suriye’ye dışardan bir askeri müdahaleye, hele Türkiye’nin böylesi bir müdahaleye aktif bir şekilde dahil olmasına karşı çıkıyorum. Çünkü bu tür müdahalelerin dün Irak’ı olduğu gibi bugün de Suriye’yi özgürleştirip demokratikleştireceğini düşünmüyorum; kaldı ki güç odaklarının böyle bir derdi olduğu da söylenemez.

Madem herkes açıkça beyan etmeye başladı, ben de 2003’de olduğu gibi, 2012’de de tarafımı tarafsızlık olarak kayda geçiriyorum.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı