Cemaat, çözüm sürecine sahici olarak nasıl bakıyor?

16.04.2014 Vatan
Leer en Español

Fethullah Gülen cemaatinin çözüm süreci hakkındaki duruşu üzerine çok şey yazıldı söylendi ama henüz tam bir netlik oluşmuş değil. Bu kafa karışıklığının en önemli nedeni Cemaat’in, Fethullah Gülen dahil olmak üzere pekçok sözcüsünün süreç hakkında sık sık birbirleriyle çelişen açıklamalar yapmasıdır.
Bu yazıda, seçimlerden önce elden dağıtılmak için hazırlandığı anlaşılan "Barış içinde adil yarınlar için demokratik uyarı daveti" başlıklı 5 sayfalık bir metnin "Sözde barış süreci hakkında" başlıklı son bölümünden bazı alıntılar yapmak istiyorum. Altında herhangi bir imza bulunmamakla birlikte bu metni kaleme alan(lar)ın Gülen cemaatinin "sahici" görüşlerini çok iyi toparlamış olduğunu, dolayısıyla konuyla ilgili kafa karışıklığını gidermeye ciddi katkısı olacağını düşünüyorum:
·  "Kürt kelimesi sorun kelimesi ile yan yana kullanılamaz. ‘Kürt Sorunu’ kavramı en hafif ifadesiyle düşüncesizce kullanılmış, sapık bir ifadedir. Kürtse sorun değildir, sorunsa Kürt değildir. Kürt kardeşlerimizin hakları ve mağduriyetleri üzerinden menfaat devşiren, kanla beslenen bir Terör Sorunu, PKK Sorunu, KCK Sorunu vardır. Ve bu sorun, sözde Barış Süreci yüzünden hiç olmadığı kadar içinden çıkılmaz bir hal almıştır.
·  Başbakan’ın iyi niyetle başlattığı ve kısmen doğru işler de yaptığı ‘barış süreci’, maalesef kelimenin gerçek anlamıyla bir ‘parçalanma süreci’dir. Süreç, Başbakan’ın niyeti o olmamakla birlikte, halen dost sandığı düşmanları tarafından, terör örgütünün boyunduruktan kurtulma manevrası olarak tasarlanmış ve işletilmiştir. Sözde ‘Barış Süreci’nin beyin takımı, terör örgütüne adeta boğuldu-boğulacağı bir anda, devlet içinden bir can simidi atmıştır.
·  Süreç öncesinde bir yandan şehirde ve dağda terör örgütünün aklını başından alan polis-asker müşterek operasyonları ve adli operasyonlar yapılıyordu. Terör örgütünün tam anlamıyla aklını başından alan, çok yönlü bir anti-terör program uygulanıyordu.
·  Sözde Barış Süreci öncesinde, bir yandan da, kadim kardeşlerimiz Kürt halkımızla devleti barıştıran uygulamalar ve demokratik reformlar yapılıyordu. Ayrıca, devletimiz faili meçhul cinayetler ve yargısız infaz içeren, derin ve kirli mazisi ile yüzleşiyordu. Kürt halkı için tanınmayacak kadar vicdanlı, samimi ve insancıl bir devlet anlayışıydı bu.
·  Süreç başladığında ise, dağ ve şehir kadrolarına yapılan operasyonlar İmralı ile müzakereler ve Oslo Anlaşması gereği, bıçakla keser gibi durduruldu. Hapishanelerdeki örgütleyici şehir kadroları serbest bırakıldı. Üstelik yapılan demokratik reformlar da yavaşladı. Devletin faili meçhul cinayetlerle, köşe bucak tenhalarda gençlerin kafasına kurşun sıktığı kirli mazisiyle yüzleştiği davalarda ansızın frene basıldı.
·  Süreçte yavaşlayan reformlar ayrılıkçı siyasetçilerin başlıca propaganda malzemesi olurken, PKK ve KCK ise, dağda ve şehirde toparlandı, yeniden organize oldu. Suriye ordusundan bol miktarda patlayıcı madde, güdümlü füze ve tanksavar silahlar elde etti. PKK ve KCK, şehirde ve dağda hiç sahip olmadığı bir mevzilenme ve harbe-hazırlık pozisyonu elde etti.
·  Süreç sonunda iktidar partisi ‘1 yıldır kan akmıyor, daha ne olsun’ sloganına sarıldı ama, PKK, kan akıtmadığı her gün ‘bak, dediklerimi yap, yoksa karakol basarım, şehirde bomba patlatırım, açılım balonunu patlatırım, seni iktidardan indiririm haa’ diye açık açık, göstere göstere, en üst perdeden hükümete ve devlete meydan okuma konumunu yakaladı. Kandil’den gelen tehdit ve şantajların ardı arkası hiç kesilmedi.
·  Bugün ordumuz dağda bin terörist öldürse, PKK ve KCK yönetimleri asla yıkılmaz. KCK birkaç bin gencimizi daha aldatıp dağa yollar. Zaten bunu hep yapmıştı, en iyi bildiği iş bu. Açılım sürecinde, yedek kadrolarına kadar savaş düzenlerini hazırlamış durumdalar.
·  Ama, (Allah korusun, Allah korusun, Allah korusun, teşebbüs edenlerin beli kırılsın, elleri tutulsun, Allah fırsat vermesin) bu saatten sonra ülkemizde tek bir karakol baskını, tek bir AVM bombalaması yaşansa, artık bu hükümetin yerinde kalması mümkün değildir. Bundan ötürüdür ki, artık bu noktadan sonra, mevcut hükümetin oyunu devam ettirebilmek için PKK ve KCK’nın her dediğini yapmaktan başka çaresi yoktur.
·  BDP tarihte hiç olmadığı kadar güçlenmiştir. Seçim sonrası özerklik adı altında bağımsızlık ilanında bulunacaklarını açık açık ilan etmektedirler.
·  Öte yandan, ülkemizde ortaya çıkacak bir ayrılıkçı girişim sonrası, hükümetin ayakta durması imkansızdır. Herhangi bir bölme teşebbüsü çok sert devlet refleksleri ile karşılık bulacaktır. Bu da, savaşı kazanacak olmamızla birlikte, son bir yıldır vermediğimizin kat be kat fazlası şehitle sonuçlanacaktır. Çünkü PKK’nın askeri kapasitesi TSK ile kıyas kabul etmese bile, askerimize-polisimize kayıp verdirme noktasında çok daha etkili duruma gelmiştir.
·  Ülkemiz bu yüzden çok ciddi anlamda bir Kürt-Türk iç savaşı ile, hatta Kuzey Irak ve Suriye’deki silahlı gruplarında katılımıyla, hem içte hem dışta çok kanlı bir kardeş kavgasıyla burun buruna yaşamaktadır."

"Barış içinde adil yarınlar için demokratik uyarı daveti" Tüm metin




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı